İsimsiz Şiir
Hey gidi İstanbul hey!
Kaç güzel vardır dünyada, sayısını kimsenin bilmediği,
Aşıkları olan...Senin gibi, sana eş!
Herkes sana meftun, herkes sana aşık, tutkun...
Nasıl yapıyorsun bunu ha, İstanbul? Nasıl sevdiriyorsun?
Kendini bu kadar anlatsana...Nereden geliyor?
Bu caziben, çekiciliğin.
Sayamayacağım şimdi ama, kimler, kimler seni,
Elde etmek için çıkmadı ki yola...Ne büyük kahramanlar,
Senin hayalinle doldu taştı, adadı kendini sana...
Hey gidi İstanbul hey! ..Salın bakalım, kasıl bakalım.
Haksız da sayılmazsın ya...
Eskiden nasıldın bilmiyorum, belkide haklılardı sevmekte,
Şimdi bende seviyorum seni ya...Doğrusu nedenini
Bilmiyorum İstanbul.
İstanbul.
İradeleri çatlatırcasına sınayan şehir...
Fakirlikle, zenginlikle, açlık ve sefaletle...
Şöhretle, şehvetle...Trafiğiyle, güzelliğiyle
Her sokak başında ayrı bir sürpriz; yol inşaatı, su, kanalizasyon.
Farklı köşelerde, el açmış dilenen insanlar.
Trafik ışıkları maliyacilerin bilmediği, bilmek istemediği bir pazaryeri.
Fiş yok, fatura yok...Müşteri memnuniyeti, ISO, TSE, işletme gideri nerede?
Tezgahlar küçücük çocukların minicik elleri kimi zaman,
Kimi zaman kucakları, omuzları yine o çocukların,
Asırlardır değişmeyen tezgah; bir babanın çilekeş omuzları,
Yılandan korkar gibi birbirinden korkan insanlar.
İstanbul, sevmek istemiyorum seni...Soğuk, gri, sevimsiz binalarınla,
İnsanları da kendiene benzettin...Bakma bana öyle...
O uzun kirpiklerinin altından masum bir çocukmuş gibi...
Yalan mı söylediklerim? Yoksa yanlış mı?
Güzel de değilsin aslında, Leyla'yı da görmedim ama
Mecnun'u mecnun eden güzelliği miydi acaba Leyla'nın?
Şirin'ler Ferhat diye sevdi seni, şiirler adadı sana.
Kerem'ler Aslı dedi, aşkınla yandı tutuştu.
Ben de Leyla demek istemiyorum İstanbul.
Mecnun'un olmaktan çok korkuyorum, anla beni...
Düşeceğim bir çöl de yok, civarında.
Nerede ararsam bulurum seni? Sultanahmet'te mi? Kızkulesin de mi?
Zaten hep tavırlarınla konuştun sen, anladığım da oldu,
Anladığımı sanıp anlamadığımda..
Hey gidi İstanbul hey...
Neden seviyorum seni? Sevmekten alamıyorum kendimi.
Tanımıyorum ki, bu derece sevecek kadar...
Fatih tanıyor muydu acaba? Tanıyordu da ondan mı?
Çok seviyordu...Yoksa Mehlika Sultan gibi...
Güzelliği ve asaleti dillere destan, ama kimsenin görmediği,
Bir güzel olarak mı çıktın karşısına...
Ne vardı sende ki, İstanbul, vizyon olarak ümmetine,
Senin fethini miras bırakıpta gitti Son Peygamber (S.A.V)
Evet,
Sen taştan, topraktan, betondan bir şehirsin sonuçta.
Ben seni senden dolayı değil,
İşte O Sevgili sevdi diye seviyorum bunu bil.
Nokta.
Kayıt Tarihi : 26.4.2006 11:53:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ali Tosun](https://www.antoloji.com/i/siir/2006/04/26/isimsiz-siir-29.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!