Bir kâbustan başka bir kâbusa atlıyorum;
Avuturak kendimi, acımı katlıyorum.
Rüyamın içinde bir tabut, belki bir ceset...
Kim yatıyor ki bu mezarda -belki bir nefret-
Sabah bir hicranada selam verdim,
Gece, vuslatsız bir yola baş verdim.
Sabaha karşı bir yürekte verdim...
Muhakkak bilinsin: ben ancak sevdim.
“Böyle vuslatsız kader sevilir de,
İlhamdır, benden kısraklar gibi koşup kaçan;
Sevgilidir, yüreğime haramlar kaçıran.
Kaçtıkça yaşamın kenarından geçiyorum;
Herkes mesut, etrafına saadet taşıran.
Gam dilsiz; lakin devir: kibir, asır: gösteriş.
Gözlerin büyümüştür; ıstırapa davettir.
Manasızda olsa, benim bu sevdam,
Sevdamı hiçbir manaya sığdıramam;
Gözlerin sevgilim, acıma kasvettir.
Kuru yapraklar arasından geldin,
Gonca çiçekler arasından gittin,
Seni artık sadece aşk affetsin,
Sevmiştim seni ben,sonbaharda
Kim sever ki seni sevdiğim gibi?
Giden sevgili dönmez ki yolundan,
Kaldıran olmadı zaten kolumdan.
Gönül yollarında ben biçareyim,
Artık dilden dile bir efsaneyim.
Geçip gidiyorum, bilmediğim sokaklardan.
Topraktan gelen bir koku yakıyor nefsimi.
Sokakta duruyor biri, bir gölge, bir de insan.
Yürekteki kırgınlıklar boğazlıyor bizi.
Belki bir ayrılık, belki de bir ölüm boğuyor.
Bir akıl tutulmasıdır zulüme alışmak,
Eğer akıl alıştıysa,eller ne yapacak?
Kendi "pak" elleriyle ceset kulesi yapsın,
Susmaz o dili;etrafına fitneler yaysın!
Güzel sevgili upuzak diyarlardan gelince,
Tan yerinin insana o huzursuzluğu girince,
İnsan kendi gözleriyle kötülüğü fark edince,
İşte bir insanın hikayesi yeniden yazılır.
Kötülüğünün kendinin içinde görünce,
Eğer ki kara bulutlar sarmışsa şehrimi,
Eğer ki hislerim sarmamışsa şiirimi,
Eğer ki duyamadıysanız benim sesimi,
Manasızca tek bir mısra yazmaya değer mi?
Ah, ne aciz ne zavallı korkudur: kalpsizlik.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!