Gözlerin, hiç yazılıp çizilmemiş gibi;
Kollarını önceden biri saramamış,
Kalbini güzel hisler asla alamamış,
Yüzüne adeta güneş doğmamış gibi.
Hatıramız olan her yer bir mâbet gibi,
yaşamak ve ölmek
doğmak ve büyümek
sevmek ve sevilmekti
tüm mesele
yoksa
üç yüz altmış beş günün
İnsan bedeninin çürümesini beklemiyor,
Ölüveriyor; diri diri gömülmese de,
Vakit geçtikçe her şeyi kaybettiriyor,
Yeise kapıldım ben, artık ömrüm bitse de.
Hayat için ne gerekli? Ölmek için olsun;
O taşlı sokaklarda yeniden yürüyorum,
Dostlarımı da, sevgilimi de görüyorum.
Puslu hakikat, yalanla ele ele misin?
Sen yalanı söylersin, duymazsın; görür bilmezsin.
Puslu da olsa vardır elbet o hakikat!
Sen bir put değilsin ki,
Düşüp yıkılasın,aşk.
Dalalet değilsin ki,
Hurafe olasın,aşk.
Saadet değilsin ki,
Ne ilkidir ne sonudur vedaların;
Elemdir anılar artık, kalanların.
Ümitsiz bir yoludur ancak hicranın...
Ah, şu yazılmış kaderim olmasaydı.
Ay susar, güneş susar, insan da susar;
Varsın olsun şiirlerin teması aşk olsun,
Sensizsem eğer, bu kadere de aşk olsun.
Ben; sen yokuz, yüreklerimiz aşk dolsun.
Bilmezsin, beni sevmemen bir zalimliktir.
Bak, aşıklık en şerefli meslektir aslında.
Yontmuş her bir tarafını ağaçlar,
Zaman işlemiş;köhnemiş kovuklar.
Orada bir dağ var,durmadan sayıklar;
Sabır bir ağaçsa,meyve de aşktır.
Dikilmiş birbiri ardınca fertler,
Hızlıca geçiyor zaman,beyhude!
Saçlar bir bir ağrıyor,dökülüyor,
Tanrımıza yakırışlar,beyhude!
İşte tam burda bir şair ölüyor!
Kırık kalplerimiz hesap soruyor
Onlar ne Araplaştı,
Onlar ne de Garplaştı;
Arafta kalmadılar,
Ancak yobazlaştılar.
Din için gericilik,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!