mutluluğa ayırdığımız masa
üzerinde içilmemiş iki çay
nasıl soğuduysa
takvimler duvar eskitip
müstakil bir acıyı sızdıran çatıyı
saraylar inşa ettik
zemin etüdü yapmadan
oysa bilmeliydik
dalganın kumdan kaleyi süpürüp
köpüğünü bıraktığını
mola yerinde gördüm seni
bekliyordun
dinlenip kalkacaksın sandım
bekledim
hiç gelmeyecek trenler bekledik
biri çıkıp,
buradan tren geçmez diyene kadar
hiç dönmeyecek gemilere baktık
gözlerimiz yuvasından çıkana kadar
gözlerine yakalandığımda
üst araması yapsan
bakışlarınla
ellerin nezaret etse
tutuklasa aşka
geceyi beşik gibi sallarken düş'ün
yıldızlar düşüyor kucağıma
ninnisinden uyanan rüyalar gör
ve ayıcıklı pijamanla aynaya koş
dikili bir ağacımız bile yoktu
şu koca
dünya denen ormanda
ardına saklanacak
ya da adımızı kazıyacak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!