Gözlerimin hüznünden sesimin tonuna anlam yükleyen
Kimselerin hissetmediği yalnızlıklarımdan öpen
Bir anne şefkati kadir kıymet bilen
Hafızım sen Allah’ın müjdelediği kul, yol gösteren..
Üzülünce bile gözlerinden Allah’ım diye akar yaşlar
Abdest müslümanın kalkanıdır dedi hafız
Kalkan kuşandık
Namaz müslümanlığın temelidir dedi
Secdeye uzandık
İnsan kendini sürekli geliştirmeli dedi
İlime merak saldık
Allah’ın üflediği nur ile
Bir bedene hapsolmuş ruhumu,
Hiç gerek yokken incitmeyi bırak ,
Bedenimden çıkıp gitmek isteyecek kadar
Bıktıran dünya!
Sen hiç adil değilsin,
İçindeki yeşili kaybettiğinde
Ormanlar ağlayacak
Zifiri karanlık gecelerimde
Kabuslarım yakalayacak
Mümkün değil gökyüzüne bakmadan yürümek
İnsanın halisi devler ülkesinde cüce gibi gezinmek
Bir lokma ekmeği bir başkasıyla bölüşmek
Hayallerini çuvala basıp uçuruma sürmek
Mevsimlerle savaşır gibi geçmiş bir ömür
Haziran’da kar Ocak’ta ilkbahar şimdi
Hangi yüzyıldan kalma bu önyargılar
Bin ömür geçse, insanoğlu insan kalmadı besbelli
Kalbinde bir güldü ,sulamayı unuttun çürüdü
Hissizim
Manipüle edilmemiş hiçbir duygu yok
Bende ben kalmamış gibi inandım
Ağır bedeller ödeyince kelebekler öldü
Bir bir ağırlaşıyor kapılar diye zor kapadım
Yıllarca hayat bilgisi anlattım
Sen matematik seviyor
Koyunları sayıyor
Beni duymuyordun..
Şimdi sonsuza dek susuyorum
Sağırım da üstelik
Bende bir sen var İstanbul gibi
Ağlarım aklıma gelir gülüşlerin
Sen sanatçının taze söğüt dalı dediği
Gözleri aşkla, nakaratında gizlisin.
Gitmeseydin keşke dediğimde
Ertelediğim ne varsa ,dünde hükümsüz .
Yarınlara çıkarsak, söylenecek sözlerim var,
Bir ceket bile götüremezken toprağa,
Dünyanın altını,üstünü sahiplenen yaratıklar var
Ne egoymuş ayakta dakikalarca alkış tutalım,




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!