kader dediğin bak neler etti.
bu yaptıkların artık canıma yetti.
dost bildiklerim terk edip gitti,
böyle dostlar düşman başına.
böyle dostlar düşman başına.
1978 18 aralığından kürtleri ve alevileri imha etme planını doğrultusundan maraşta yapılan katliamımın 33,nçü yıl dönümü dolayısıyla katliamlara uğrayarak şehit olan bütün canları saygıyla anıyorum.faşist sistemin faşist elemanlarınca aylar önceden tertiplenen alevilerin solcuların kürtlerin evleri önceden belrlenerek imha edilmeleri sistemli bir şekilde uygulanarak katliam gerçekleştirmişlerdir....çağdaş eğitimini tamamlamış demokrasiye inanmış,insan temel hak ve özgürlüklere sahip çıkan.emperyalistlerin ülkemiz üzerindeki kirli emellerini bilen bu aydın demokrat alevi ve sol kesim. bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini sürdürdükleri içn bu katliamlara uğramışlardır.sömürü düzenine ve emperyalist güçlere ve onların işbirlikçile
rine karşı demokratik taleplerini dile getirdikleri için imha edilme kararı çıkarılmıştır.Türkiyede halkların hassas oldukları kutsal yönleri kullanılarak tertiplenen olaylar din için cihat çağrısı yapılarak insanlar galyana getirilerek din için savaşın soluganları atılarak,tekbir sesleriyle aleviler demokratlar solcular ve kürtler katledilmişlerdir.. bilinçsiz toplumları yönlendirmek galıyana getirmek çok kolaydır.hele konu inançsa konu dinse hiç düşünmeden katliamlar yapıyorlar. ama ne için ve neden yaptıklARINI ASLA BİLMEDEN ASLA ANLAMADAN faşitlerin krli emellerine hizmet etmiş olurlar.yaptıklarrıyla dine hizmet etmiş olduklarını sanırlar.halbuki islamiyette insan katletmek günahtır.allahın verdiğ canı allahtan başksı alamazderlerya. onlara allahın emirlerini bile çiğnediklerini bimeden katliamlara katıldılar.DİN ADINA ALLAH ADINA İSANLARI KATLETME HAKKINI KENDİLERİNDEN GÖREREK ÇOLUK ÇOCUK,GENÇ YAŞLI,KADIN KIZ,HAMİLE,DEMEDEN NİCE CANLARI KATLETTİLER.derin devletin eliyle uygulamaya knulan bu maraş ve benzeri katliamlar.türkiyedeki amerikan emperyalizmini ve onların uzantıları olan işbirlikçilerin faşistlerin uygulamış olduğu katliamlardır.amaç türkiyede gittikçe güçlenen anti amerikan anti emperyalist anti faşist hareketini kırmak.türkiyeyi kendi çıkarları doğrultusundan dizeyen ederek ortadoğudakii hakimiyetlerini sürekli kılmak içindir.ortadoğudaki enerji kaynaklarını sürekli denetim altında tutmak içindir. bilinçlenmiş türkiye halkı buna karşı direndiği sürece emperyalistlere yaşama şansı vermeyeceği için,türkiyede işbirliçi faşistlerin vasıtasıyla iç çatışma yaratarak güçlenmesini engellemek için yapılan katliamlardır.bu yüzden şitdetle katliamları yapapanları lanetliyorum
dostlatlar bu bir şiir değil bu katlaamlara uğrayan insanlarımızı anmak tır.
bazen seni yıldızlardan seyr ederek.
bazen seni içtiğim sigaradan nefes nefes içime çekerek.
bazen seni gözyaşımla damla damla dökerek.
bazende ezik bir özlem çekerek.
öyle yaşıyorum
bir kuştu gönlüm uçtu yuvadan.
uçtu senin saçın teline kondu.
alem beni deli divane sandı.
uçtu gönlüm senin gülüne kondu.
geçti nice bahçelerden bağlardan.
anayasada 35 beşinci madde değiştirildi. artık asker darbe yapmayacak. darbelerin nedenide bu 35 inci madeymiş. çünkü darbe yapanların gerekçeleri ve dayandıkları bu 35 inci maddeymiş.bu madde darbelere meşruluk kazandırıyormuş.
Eğer asker darbeyi kafasına koymuşsa vede kararlıysa, hangi yasayı getirirseniz getirin, hangi yasayı değiştirirseniz değiştirin. asker o darbeyi yinede yapar. ve o darbeye mutlaka bir meşru zemin yaratmak ister ve yaratırlarda.
Darbeler tabiki kabul edilmez, vede çokta yanlıştır. türkiye bugüne kadar bir çok asker darbeye maruz kaldı ve askeri müdahaleye maruz kaldı. ve her zamanda türkiyenin geri gitmesine sebebiyet verdiler.birde sivil darbeciler vardır.seçimle gelerek halkı ezen halkı baskı altına alan basını susturan en ufak bir muhalefetin ve muhalifin eleştirisine tahhamül edemeyen sivil darbeciler vardır.kendisine muhalif olan bütün kesimleri devletin çeşitli birimlerini kullanarak sindiren diktatörler vardır. seçimle geldim diyerek halkın belli kesimini karşısına alarak kendi seçmen tabanını muhalefetin üzerine saldırtma propagandasını yaparak tehdidkar konuşan sivil otoriteler vardır.sivil diktatörler vardır. BUNLARDA APOLETSİZ DARBECİLERİDR.
aklın firarda.
duyguların kaçak.
birde sorarsın.
bu halimiz ne olacak.
aşkımızı yaraladı kör bir bıçak.
sana sevgiler verildi kucak kucak.
Diyanetin kırmızı çizgisi cem evleriymiş. diyanetin cem evleri hakkında yaptığı açıklama şudur. cem evlerinin ibadethane olarak kabul etmediklerini, cem evlerinin mabet yeri olarak tanımayacaklarını beyan ederek bunun kırmızı çizgileri olduğunu ifade ediyor.
Şimdi anayasanın tanımına bakalım. anayasada devlet laik sosyal ve hukuk devletidir diye tanımlanıyor. laik bir ülkede. inançlar serbest ve özgür olur. inançları devlet değil o inancı ancak inananlar belirleyebilir. devletin ve diyanetin inançları belirleme ve tespit etme ne hakkı vardır nede yetkisi vardır. bir insanın ibated yerini belirlemek tanımak ve tanımamak devletin ve diyanetin ne hakkıdır ne de görevidir. eğer siz laik bir ülkede yaşıyorsanız ve anayasayı uygulamak istiyorsanız ve anayasanın laiklik ilkesine bağlıysanız böyle bir yetkiniz ve böyle bir hakkınız yoktur ve olamazda. eğer aksi bir şekilde davranıyorsanız ve yasayı uygulamıyorsanız siz anayasal suç işliyorsunuz. ki zaten yaptığınızda budur. anayasa da tanımlanan laiklik ilkesi tanınmıyor, ve çiğneniyor. devletin ve diyanetin uygulamış olduğu politikalar tamamen anayasaya ve yasalara aykırıdır. alevilere karşı uygulanan ötekileştirme ve hakaret dolu uygulamalar hiç bir zaman terk edilmemiştir. alevilere uygulanan ayrımcılık gittikçe fazlalaşıyor.
Seçimlerde önce AKP NİN seçim beyannamesine giren cem evlerine yasal statüyü vereceklerini, cem evlerinin ibadet yeri olarak tanıyacaklarını deklere eden akp hükümetini eleştirerek cem evlerinin ibadet yeri olarak tanınmayacağını, ve bu konu bizim için kırmızı çizgileri olduğunu belirtmişlerdir. şimdi diyanetin bu açıklamasını demokrasinin ve laik lik ilkesinin neresine koyacaksınız. Diyanetin bu açıklamasına hiç tepki vermeyen iktidar esas özüne dönmüştür. seçim beyannamesinde söylediklerini diyanet üzerinden inkar ve unutturma çabasına giriyorlar. aslında bunun bir danışıklı dövüş olduğuda apaçık ortadır. iktidarla diyanetin ağız birliği ettiği için kendilerinin söyleyemeyeceği ve gerçekleştirmek istemedikleri bir bir yasayı diyanete söylettiriyorlar. bu aslında iki yüzlü bir politikadır. şayet öyle değilse iktidar neden susuyor. diyanetin bu açıklamalarına neden tepki vermiyorlar.
Ayrıca diyanet bu açıklamalarıyla kendisini meclisin üzerinden görerek meclisin yane yasamanın görev alnına müdahale ederek görev gaspı yaptığıda aşikardır. diyanet başkanı hangi hakla ve hangi yetkiyle meclisin görev alanına girerek yasamaya yön vermek istemektedir. bu cesareti kimden almaktır. diyanet ne hakla aleviliği tarif ediyor. alevilerin nasıl ibadet edeceğine nasıl inanacağına hangi yetkiye ve hangi hukuka göre tarif etme hakkını kendisinden görmektedir. bir kere böyle yaklaşımlar, insan temel hak ve özgürlükleri yok saymak, ve ayaklar altına almak demektir. diyanetin bu yaklaşımı inanç özgürlüklerini baskı altına alarak yok saymaktır.
Diyanetin aleviliği tarif ederek alevileri sünnileştirme politikalarının bir parçasıdır bu söylediği kırmızı çizgisi.
Diyanetin kuruluş felsefesine gelelim. anayasada laiklik ilkesinin tanımına rağmen diyanet kurulmuştur. aslında laik demokratik bir ülkede diyanet diye bir kurum olmaz. eğer laik bir ülkede diyanet kurulmuşsa o diyanetin görevi insanları zorla sünnileştirmek değildir. diyanetin görevi tarafsızca, bütün inançları, eşit derecede temsil ederek, bütün inançların özgürce tarafsızca ibadetlerini gerçekleştirmelerini sağlamaktır. laik bir ülkede diyanet bütün inançları, bütün mezhepleri, bütün dinleri eşit bir şekilde temsilini sağlamaktır.
ne mekanı belli.
ne yurdu belli.
yaşı kemale ermiş olmuştur elli.
kafasıda biraz terelelli.
biraz saf vede biraz deli.
bizim gariban hülo.
bu daldan o dala gönül.
o dalşdan bu dala gönül.
sen koydun beni.
bir halden bir hale gönül.
bu dağdan o dağa gönül.
Türkiye halkına
Büyük türk halkı yakın tarihte 16 nisanda tarihi sorumlulukla karşı karşıyayız. 16 nisanda yapılacak anayasa değişikliğinin bize getireceği ve yükleyeceği tarihi sorumluluğu iyi analiz etmemiz gerekiyor. bu anayasa değişikliği Türkiyenin kaderini, geleceğini oylayacaksınız.
Yapılacak olan anayasa değişikliğiyle toplumsal uzlaşının yok edileceği, demokrasinin yok edileceğini, hukukun üstünlüğünü, sosyal devlet ilkesi terk edileceğini vurgulamak gerekiyor.
Anayasalar ideolojik bir kalıbın içine sıkıştırılırsa o anayasa toplumsal konsesüsü sağlamaktan zorlanır. anayasalar eşitlikçi özgürlükçü olmalı. anayasalar bilimsel değerlere göre toplumsal yapılanma sağlayarak sosyal, siyasal ve kültürel haklar güvence altına almalıdır.
Bu yapılmak istenen anayasa değişikliğiyle toplumsal barışa katkı sağlayacağını ve demokratik hukuk devletini zayıflatacağını anlamamız gerekiyor. bu nedenle önümüzdeki referandumda tarihi sorumluluğumuz büyüktür. bu tarihi sorumluluğumuzu eğer hayır diyerek referandumda hayır çıkarsa parlamenter sistemle devam ederek tarihi görevimizi yapmış olacağız. yada evet çıkarak demokrasiyi mezara gömerek tek adam sistemiyle türkiyeyi tipik bir ortadoğu ülkesi statüsüne indirgemiş olacağız. mesele herhangi bir isim değildir. mesele sistemdir. sistemi tek adam inisyatifine göre yasalaştırırsak bu insan temel hak ve özgürlüklerden. demokrasiden. demokratik laik değerlerden uzaklaşma ihtimali her zaman mevcut olacaktır.
bu anayasa değişikliğiyle mevcut parlementer sistem değiştirilerek başkanlık sistemiyle meclis ikinci planda kalıyor. başkanlık sistemiyle, başkan anayasa üstünlükle meclisi fes etme hakkı veriliyor. yüzde ellibirle seçilen başkan yüz de yüzle seçilen parlamentoyu fes etmeye yetkisine sahip olacaktır. bu da millete verilen egemenliğe aykırıdır. egemenliğin kayıtsız milletindir ilkesinden yola çıkarsak bu başkanlı sistemi halk egemenliğine tamamen aykırı bir sistem olduğunu anlarız.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!