Asırlar öncesinden ötere bir tufan kopmuştu
Bir vaveyla dumanı içinde dünya hissizken, sensizken Efendim!
Bir manşet düştü dünya gündemine
Gel! Diyordu, kim olursan, ne olursan ol gel
İçinde kopan tufanla, günahtan dağ dağ olmuş yükseklikleriyle gel!
Bir yandan Yunusum sev diyordu yaratılmışlıktan ötürü
kalemim denize düştü
yanaklarım yamyassı şimdilerde
dualarıma melekler üşüştü
kağıtlardan mermiler
silahlardan perşemde
dumanlı şehrime ismin düştü
ellerim yanarak geldi geçen gece
saçlarımdan düşüyordu parlak yıldızlar
ölüm ve yaşam arası bir uykuyken hayat
yanımda sadece onlar vardılar
yalnızlığıma kırık düşler katarak
kah anlayarak,kah anlamayarak
acıma bağla acını
kes al elimi ellerinden
dindir benim sancımı
sıcağında erirken ateşim
dokun ruhuma, tut kirpiklerimi
dökülsün içimden ellerim
Ben artık akşam oldum
Gündüzün sıcağından geçti ruhum
Paslı çivilere yoldaş oldum
Kırık camların,ışıksız aynaları
İçimde öldürdüğüm iyilik sabahları
Kahkahalarla gülen dudaklarım
bir insan yalnızlığı
ateşi pişirdiğinde et
hüznü titrettiğinde kalp
tutun elimden kalabalıklar
ölürken saat saat
açlıktan patlayan midelere inat
bir şehri terk etmekle başladı her şey
yarısı alınmış bir ömrü yarısı çalınmış bir hayat karşıladı
ne güneşin ışığı, ne kuşların cıvıltısı
sadece havada simsiyah bir karanlık vardı
özlemiştim işte
parçalanmış bir hüzün hikayesinden geri kalan
hiç istemedik büyümeyi
döndükçe dünya içinde varlığımız
etimiz kemiğimiz çoğaldı
birde acılarımız
yitip giden her rüzgar sesinde
çığlık çığlığa uyuduk
iz mazlumken güzeliz...
siz birde ağlarken görün bizi
mahsun ve hüzünlüyken..
kim bilir belki hep böyle kalmalıyız
acılarmız çürütmeli egomuzu
yalnızlığımız beslenmeli kalabalıklardan
şimdi koca bir dolap olsa
girsem içine saklanayım diye
geçen yılların hepsi içinde
karşılasa beni güzelce
canlansa eski resimler
hep resimlerdeki gibi olsa hayat
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!