İlknur Köknar Şiirleri - Şair İlknur Köknar

sokak kaçkını birliği arıyor selamla taçlanan başı
İlknur Köknar

Terazim ters düşüyor
Ne doğru ne yanlış karışıyor
Kalbe dönmek zor
Cümleler kendini asıyor…

21/11/2010-16:02

Devamını Oku
İlknur Köknar

Şimdi gülümse
Gülümse susan geceye
Bir şarkı mırıldan içinden
İçindeki sözler fışkırsın gökyüzüne
Unutma
Yaşam senin!

Devamını Oku
İlknur Köknar

egsoz dumanları dold penceremden
gecenin sağırlığı bozuldu şafak vakti!

günün ilk ışıklarında başlıyor insan
başlıyor gürültü kirliliğine
içimizde bir değil mi

Devamını Oku
İlknur Köknar

özlemli olursun anlatamazsın
sonunda dilsizleşir kelimelerin...

özlemli olursun duymak istersin
zaman yel değirmeni gibi
öğütü verir ses, geç geldiği vakit...

Devamını Oku
İlknur Köknar

Ben Seni İstanbul Gibi Sevdim

Pier lotti den suskunları seyreder gibi
Yaşamını seyrettim
Yokuşun dik
Yolların çakıl taşıydı

Devamını Oku
İlknur Köknar

düşme ikide bir, anlamsız değil bu yağmur
öyle alıcı kuşlar gibi bakma yüzüme
git benden öteye, sana da bulaşmasın
uykusuz bırakmasın yüreğini hasretim

rüzgarlar sabahlıyor saçlarımda

Devamını Oku
İlknur Köknar

Kapansın üstüme
Yıldızlı bu örtü
Işıklar sönsün
Bu nefesin suskun görünüşü…

Sormayın bana

Devamını Oku
İlknur Köknar

Aşk dolu bir okyanus olsan da,
o okyanusa açılmaya cesaret eden yoksa
bir damla olur avuçlarında!

Aşk güzelliliğini kendin içersin
sessizlik baş köşene kurulduğunda!

Devamını Oku
İlknur Köknar

aşka dilsiz bir yürekte dilsiz kalır kelimelerim :))

01/07/2010-20:30

Devamını Oku
İlknur Köknar

Evveli neydik düşündük mü, nasıl başlardık uyandığımızda güne, ilk nereye olurdu koşturmamız ilk merhabamız kime olurdu o vakit. Eğer çalışıyorsak ilk merhabamız ya minibüs ya da belediye şöförüne oluyor galiba… şikayetlerle başlıyoruz demeli, tıklım tıklım bindiğimiz dört tekerlekli araca, malumunuz sevgili gibi yetişmemiz gereken bir işimiz var. Hatta sevgililer gününde iş yerimize çiçek götürmeliyiz, hiç kimseye böyle koşmadım diye! Biraz tuhaf karşılanabilirsiniz, sabah sabah çalışma arkadaşlarınıza bir şaşkınlık sunarsınız sevgiyi bir güne sığdıranlara…

Yoksa iki kuruş alıyoruz onu da çiçeğe vermeyelim diyenlerden misiniz, o vakit bir kutu çikolata götürelim ağız tadımız gelsin. Hiç de eski alışkanlığımız olmuyor bu değil mi, ama ilerde bir alışkanlığımız olabilir. Çünkü iyice tadını kaçırdık hayatımızın, günden güne boğulduk daha doğrusu boğulacağımız denize kendimiz su koyduk, sonra kırıldık dağıldık hatta ölmeyi arzuladık. Ölme arzusu muydu alışkanlığımız, henüz yeni doğuyorken gerçeğimizi yeni görüyorken insanı tanımaya çalışırken arzumuz dertten ölmek mi oluyor dersiniz?

Evet işlerimiz bozuk pikap gibi canımızdan bezdiriyor hatta paslı raylardan bindiğimiz tren yan yatıyor, sonra bir yaz yağmuru sele veriyor dört kıyıyı ve bastığımız toprak kayıyor. Acı eski alışkanlığı hatırlatıyor kayıp haberleri işleyince içimize, durduk durduğumuz yerde donduk aslında gelişimin değişimin peşinden giderken önce kendimizi değiştirmeyi unuttuk, önce nasıl insan olunur demeden… sonra bozulan bir düzen, çoğalan ilaç ve uyuşturucu bağımlılığı sunduk çocuklarımıza ve dönüp de kendimize acaba nerde yanlış yaptık dedik mi! Çok zordur insanın hatasını kabul etmesi hele de bunu toplum düzeniyle alakası olduğunu düşünmek ve bunu kabul etmek hiç de alışkanlığımız olmadı. Kendimizden sorumluyuz, çevremizden de siz bir çocuğun yanında yediğinizi veya içtiğinizi sokağa atarsanız o çocukta aynısını yapacaktır. Çünkü gördüğünü model alır duyduğunu değil!

Devamını Oku