Hani kuşlar özgürdü baba? ..
Tarla kuşlarını gördüm yine,hazin tarla kuşlarını...
Yol kenarlarında,
Hazin tarla kuşları,üstelik yorgun ve aç...
Hani kuşlar özgürdü baba? ..
Yaşanmamış baharların tadı ağzımızda
Yine bir eylül akşamında
Gökten inen sağanak
Dante’yi mi hatırlatır İlahi Komedya’da
Sokak karanlık,evlerin kör lambaları tek tük
Arada salkım saçak uçuşan ağaç dalları
Var’sız hiçliğim,
Sınırsız yokluğum,
Yalansız günahkarım nerdesin?
Bak hala yaralarım kanıyor,
Her gelen tuz basıyor acımasız,saygısız…
Dışarıda boranlar,yüreğimde gök gürültüsü…
Gidesi var biliyorum.
Hem de çok uzaklara,bensiz,sevgisiz…
Boşluğa uzun bir yolculuk…
Gitmek diyor, şart oldu.
Yavru kediyi arkada bırakıp gitmek…
Ne için,kim için belli değil ama
Penelope,sadakat timsali
Tanrıçaların sevda bekçisi
Odysseus’un kurnaz karısı
Nasıl ki gündüz dokuyup gece söktüysen
Taliplerini oyalamak hevesiyle
Her gece ördüğünü yeni baştan,usanmadan
En Sevilen
İnsanı neden en sevdikleri acıtır hep
Bırak düşman vursun hançerini
Yeter ki sevilen tuz basmasın yaraya
En ağır işkenceyi çektirsin el oğlu
Ne yazar
Patuli’m,patulyam,
Gökten düşerken bembeyaz kanatlarınla,
Meleklerin sesiyle,
Işığınla konuş benimle!
Çiğ taneleri kapladığında her yanı,
Kapkara her yer,
Ölüm yanı başımda...
Beden diriyken ölmesi ruhun,
Çaresizliğin ta kendisi...
Yok oluş,
Kalabalıklar içinde kimsesiz sevgisiz...
Sevgili günlük ağacı,
Böyle bilmezdik seni.
Yağmurlara dost,çınarla yarışan bedenin,
Boranların dökemediği yaprakların vardı.
Ne oldu sana söyle!
Kim açtı bedenindeki oyukları,
boşlukta kayboldun
Bir yansımadan ibaret bedenin
Ne gittiğin belli
Ne kaldığın
Ait olduğun yer silik
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!