Birilerinin zor duruma düşmesi, bu biz olmadığımız için, bizi güldürür. İçimize ondan daha iyi konumda olduğumuzu hissetmenin muzur bir huzuru yayılır. Sırıtırız, bazen de basıveririz kahkahayı.
Şaka, yapılanı da yapan kadar gülümsetebiliyor, onda güzellik (latife) üretebiliyorsa, şakadır. Şaka yapılanı zor durumda bırakarak, onun, o an ki acizliğini, zavallılığını, sizden aşağılarda bir yerde olduğunu vurgulama eylemine başka bir sözcük kullanılmalı, mesela alay etmek, aşağılamak gibi.
Dil üzerinde ciddi ciddi durmak gerek. Biz dilimizi iyi kullanamıyoruz. Okuduğumuzu anlayamıyoruz. Hissettiğimizi anlatamıyoruz. Dangıl dungul konuşunca da anlaşamamanın verdiği sıkıntıyla hep sürtüşme halindeyiz.
Bugün 1 Nisan 2012 Pazar.
Şeytanın işi yok, benim de işim yok. Parayla pulla da aramız iyi değil. Özel günlere kızıyorum, gereksiz harcamalara kızıyorum. En çok da insanların hurafeler üretmesine, üretmek neyse de, ürettiklerine dönüp inanmalarına, hatta tapınıyormuşçasına inanmalarına kızıyorum.
Biri diyor ki; insanlığın babasının çocuğu olmamış, kölesini kullanmış çocuk peydahlanmış, ardından sen misin hizmetçiyle kırıştıran, özbeöz karısından da çocuğu olmaz mı doksanlı yaşlarında.
atlas dağlarında
------sarıçam manzaraları
-----------mısır tarlaları
------------- üzüm bağları
atlas dağlarında serin akşamlar
Şiir duygu-bilgi-düşün aktarımı mıdır?
Şiir dilin ruhu- ruhun dili midir?
Şiir ambalaj mı, öz müdür?
Şiir silah mı, intihar kurşunu mudur?
Hem hepsi, hem hiçbiri.
Şiir eylemin ruhudur.
GDF (GÖKSEL DİNLER FEDERASYONU)
BİRİNCİ BAB
1300 yıl kadar önceydi. Harzem’de ilk kılıç yarasını aldı Türkler. Göktürk diye adlandırılan güçlü rüzgar buralara ulaşmadan önceydi. Harzem (Maveraünnehir, Horosan, Semerkant, Buhara, Belh….) Emevi arap komutan Kuteybe orduları tarafından kılıçtan geçirildi. Teslim olsalar da erkekler, çocuklar öldürüldü. Kadınlara el kondu. Zenginlikler ve tapınaklar talan edildi.
1000 yıl İslamla ve savaşla yattık kalktı.
Son 100 yılı Batının gelişmişliğine hasetle bakarak geçirdik.
Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyet devrimiyle ciddi şekilde kabuk değiştirdik.
Batılılaşma, uygarlaşma, büyük Türkiye, ideal/mefkure, sosyal devlet, Türk-İslam sentezi, milliyetçilik, insan hakları, özgürlük düşünceleriyle harmanlandık.
50 yıl boyunca SOĞUK SAVAŞTA tepinen iki beygirin ayakları altında çiğnendik.
Afrika içlerinde Klimanjaro’nun güney yamasında bizden oldukça az ve verimsiz arazisi olan bir ülke var.
8 milyon dolayında insan yaşar. Çoğu Hutu, azı Tutsi.
Akdeniz’in doğusunda Levanten denilen bölgede bizden oldukça az ve verimsiz arazisi olan bir ülke var.
7 milyon dolayında kuzenler yaşar.
GEZEGENİMİZ SOĞUYOR (Cuma Yazıları)
Isı kaynaklarımız;
Güneş ışınları,
Bizim yazınımız sözlüydü. Diğer toplumların ilkel dönemlerinde olduğu gibi. Önce halk yazını vardı. Zamanla elitler halktan koptu. Kendilerini sırça köşklere hapsettiler. Vampirleşip kitlelerin kanını emerek yaşam sürdüler.
Zamanla kitleler bilinçlendi. Sağduyu egemen oldu. Asalaklar ve vampirler her keresinde başkalaşarak kan emmeye devam ettiler. Ne yaptılarsa, ne denli dalaverelerini geliştirdilerse de sonunda hep sağduyu kazandı.
Gene sağduyu kazandı. Gene sağduyu kazanacak..
Din ve iktidar nerdeyse tek elden yönetilirdi. Yöneten halkın dinini de belirler, üstelik dini lideri de olurdu çoğu kere. Bizim de tarih geleneğimizde var. Hele ortaduğulu olup da Arap kültür baskısına girdikten sonra, iyiden iyiye bu olgu kemikleşti. Osmanlı’nın hilafet aşkı da buna bağlı olmalı.
GEÇTİ BOR’UN PAZARI SÜR EŞEĞİNİ NİĞDE’YE
Ataların yaşamlarını küçümsemek yanlış olur. Her olgunun ortamı, koşulları, etkileyişi kendi içinde saklıdır. Yanlışlar vardır, doğrular vardır, ama çağımızın koşullarıyla eşleştirip küçümsenmemelidir. Yani kendimizi çok gelişmiş görüp, eski zamanların insanından üstünüz demek yanıltıcıdır.
Değer yargıları, algılananların süzülmesiyle oluşmaktadır. Ne aldıysan onu yansıtabilirsin.
Canlı yaratılış tek boyutludur. Bir çizgi. Vardır ve yoktur. Doğar-yaşar-ölür. Bunun başka boyutu olamayacağını, düşünen yaratık insan, kendi içinde bilir ve kabullenir. Ancak korkuları, hazları, kabullendiği gerçeğin tahammül edilmezliğine, hafifletici hayali boyutlar ekler.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!