-Yumak yumak dolayıp, düğümleyiverdiğim
sevgimin hiç çözülmemesi dileğiyle-
Kolay mı biter sanıyorsun, sende ki sevdam?
Radyodan yayılan buğulu ses,
İnsanı mıh gibi çakıyordu olduğu yere
Bir hüzün ki kanını donduruyordu
Patlatırcasına damarlarını,
“ Şimdi uzaklardasın, gönül hicranla doldu”.
Bu ayrılık hikayesi, bizim hikayemizdi…
.
Hasta yatağımda seni düşledim
Yüce dağdan kar istedim gelmedi
Gelirde hatırım sorar bekledim
Bu kadar mı gönlün beni sevmedi?
-“ Döndüremedim seni yolundan,anlatamadım derdimi,
Günahımız sadece birbirimizi delicesine sevmekti
Uzattım da sana defalarca, tutmadın geri çevirdin ellerimi,
Çok istediğin şey biliyorum senin, bana çok acı çektirmekti.”-
Sadece sanki iki kişiydik istasyonda,
Gün boyu,
Kömür ateşinde kaynayan kazanlara attın sen beni,
Daha çok yakmaktı amacın biliyorum,
İçin kaldırmadı yoksa.
Belki de volkanlar içine atacaktın,
İçin de kaldırırdı isteseydin.
Kar mı yağmış yine gönül dağına?
Toz duman içinde yollar görünmez.
Sevda çeken gül ve bülbül aşkına,
Gelsen bile gayrı gönül sevinmez.
Kış ayları peş peşe de dizilmiş
Ay suya düşmüş, gece ürpererek çırpınan yakamozlara baktım,
Anılarımı yeryüzündeki tüm anılardan bir bir ayırmaya çalıştım,
Kabul etmesen de biliyor musun, başıma bu sevdayı sen açtın?
Beni hiç mi hiç göremeyen, senin o siyah gözlerini, nasıl
unutacaktım?
Bir İspanyol meyhanesi düşünüyorum,
Gecenin en koyu karanlığında
Gözbebeklerinde.
İstiyorum ki içinde rakseden kadınların
Kıpkırmızı güller olsun göğüslerinde.
Hep bizim şarkımızı söylesinler
Denize bakarak, onu düşünmek ve sevmek ne güzel,
Martı çığlıklarında,
Eski kavak yellerini anımsamak.
Gizlemeye çalışsan da çaresiz kalmak,
Gözlerindeki yağmur bulutlarına engel olamamak.
Başımı göğsüne koyduğum zaman,
Huzuru nasılda bulurdum anne.
Elinden bir tas su içtiğim zaman,
Ateş yüreğimde sönerdi anne.
Küçücük çocukken nasıl seversem,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!