Sana pembeyle başlayan bir cümleyle seslenmek için yordum kendimi koç zamandır. Kaç zamandır,
yıkanmış yağmurlara vurdum adını yalan kahkahalarına küstü yüreğim Yakalanmış kuşların duygularıydı ellerin ellerimde bıçaklanmış kumruların sancısı anlarsın diye korktu yüreğim sonra anlarsın ve yanarsın diye... oysa acımasız alevlerin etrafında masum bir ateşböceği öyküsüydün
Bu kahpe şehir, bu sürgün şehir kırıyordu ellerini kendini arıyordun ve gülüyordun kan doluyordu gözlerin, öyle ulu sevdalarda anılmıştı ki adın Tanrı katında korktum...
Yağmurları da
alıp içine koydun, sonra taştın
aynalara koştun sonra korktun
oyuncağını kırdılar kaç kez
yaşayıp durdun hep utana utana
kendin olmadın ve güldün hep
ağlaya ağlaya güldün sonra
korktum hep ağlayıp yanarsın diye
sonra gözlerim yaşardı
ben mi ağladım, bilemedim...
söylenmemiş türkülerim heybede ölümlerim, delikanlı sevdalarım vardı ve bıçak açmaz bir geceydim kurşun kâr etmezdi bana bulutlara sığmazdı yüreğim
Bela yumruklarıyla oynayan
küçük bir çocuktum...
hoyrat ellerimle,
beyaz elbiseli bayram çocuklarının sevincini
çaldım, görmedin...
ve seni sen olarak
bilmediğin ulu sevdalara yazdığım
ve sonra hatırlatıp ta yandırdığım için
affet...
Kayıt Tarihi : 16.3.2003 14:53:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!