Önemi ne ki varlığımın,
Cılız tarihinde insanlığın?
Doğduğum yerin,
Doğduğum tarihin,
Ve de yaşanabilmişliği ömrümün.
Önemi ne ki?
Ziyan edeyim heybemdeki sözcükleri...
Sararıp düşerken takvimden yapraklar,
Hazırlıksız yakalandığımız bir Nisan.
Ve çiğdem güzelinden yoksun bir bahar.
Hüzün sokağında meskun mahalimin,
Vuku bulmakta olağanüstü birtakım haller.
Ve ben her şeyden bihaber,
Ben şiir severim kaleminde şairin.
Her sözcükte mana, her dize narin,
Cinleri oynarken kafamda Necip'in,
Süreya'nın kadınları yürür o vakit sokağımda.
Merakla koşarım balkona soluk soluğa.
Nazım'ın küçük elli sevgililerini arar gözlerim.
Mutlu dünlerin öpöz torunlarıyız şimdi biz.
Yarınları yaşama umudunun,
Kursağında kalmış hevesiyiz.
Anılara sığınmış en bahtsız nesliyiz dünyanın.
Binlerce yılına hükmetmişken yeryüzündeki zamanın,
Tam da muasır medeniyetlerden olma niyetimiz varken daha,
İçimde kalsın çocukluğum.
Ve susuzluğum…
Yıldızlı bir yaz akşamında,
Bir kardelen gibi vakitsiz,
Uykularım bölünsün.
Şimdi saati kurup yokluğuna,
Gökyüzünün en zifiri vaktinde,
Mart ayazı vurmuş avuçlarımı ovuşturarak,
Sokakları arşınlıyorum bir başıma.
Bir Tunalı değil caddemiz,
Bilir misin neden yaslıdır türküsü askerin?
Kimi gurbet, kimi hasret taşır yüreğinde
At kendini dört duvardan dışarı,
Kelimelere söz geçiremeyen bir şair gibi,
Dökülsün dilinden dökülmeyesi sözcükler,
Kâğıtlar dolusu haykır dizeleri ölçüsüzce,
Geceyi yorgan belle üstüne,
Arşınla sokakları yorgun adımlarla,
Bir kadının gözlerinde sonbahar telaşı,
Hüzünsüz bir kara kedi geçiyor sokaktan.
Ellerinle yeşerttiğin ağaçlar,
Sararmaya yüz tutmuş şimdilerde.
Bir vatan türküsü tutturmuş dudaklarım.
Ağzımda son dal, tembel bir sigara;
Şimdi sen salınırsın kordonunda şehrimizin.
Saçlarında asi bir meltem,
Yüzünde çocuksu bir tebessüm,
Ela gözlerinde belki bir parça ben,
Dilinde en tatlı sözler,
Neler anlatıyorsundur sevdiklerine kim bilir.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!