Hz. Nuh’tan Hz. Hud’a uzanan ve bir taraftan zenginleşen, zenginleştikçe doğru yoldan ayrılan bir kavmin felakete sürüklenişi…
Ad kavminin başına gelen felaketler…
Nuh kavminden sonraki en güçlü kavimlerden biri Ad kavmidir.
"(Allah sizi) Nuh kavminden sonra halifeler yaptı ve yaratılışça size, onlardan ziyade boy ve güç verdi." (7. Sure; A’raf: 69)
"Bildiğiniz şeyleri veren, size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan eden Allah'tan sakının." (26. Sure; Şuara: 132 – 133 – 134)
Ad kavmine Allah, çok büyük nimetler ihsan etti. Tarım ve ticarette ilerlemiş, bolluk içinde yaşar olmuşlardı. Olukça zenginleşmişler ve bu sayede tepeler üzerine yüksek yüksek ve çok sağlam binalar yapmışlardı.
Değerli dostlar…
Zaman zaman özellikle değindiğim bir konu var. Antolojide şiirlere yazılanlar hakkında dile getirmeye çalıştığım bir konu bu.
Bir kelimeyi veya bir cümleyi hiç değiştirmeden onlarca farklı şairin şiirine “kopyala-yapıştır” yapanlara artık tahammül edemeyecek dereceye geldim.
Öyle ki, düzyazı (nesir) olduğu o kadar açıkken ve hatta başlığının yanında “hikâye, makale, deneme vb” yazının türü dahi belirtilmişken bunu dahi görmeden “çok güzel şiirdi” gibi cümlelerle güya “görüş” bildirmek hangi mantığın, hangi şair yüreğinin, hangi okuyucu hissiyatının yansıması olabilir?
*
Şiirler hakkında yazılanları ben üç şekilde değerlendirdim, değerlendirmeye devam edeceğim.
Yakup (İSRAİL) , Yusuf, Eyyub, Zülkifl, Şuayb gibi peygamberler gelip geçer, Hz Musa’ya kadar…
Firavun olarak bilinen Mısır kralları, eski Mısır'ın çok tanrılı batıl dininde, kendilerini ilah olarak kabul etmekteydiler.
Allah, hem Mısır halkının hak dine karşı batıl bir sistemi benimsemiş olduğu, hem de İsrailoğulları'nın köleleştirildiği bir dönemde, Hz. Musa'yı elçisi olarak Mısır kavmine göndermiştir.
Ancak eski Mısırlılar -başta Firavun ve çevresi olmak üzere- Hz. Musa'nın hak dine davetine rağmen putperest inançlarından vazgeçmezler. Hz. Musa, Firavun'a ve yakın çevresine sakınmaları gereken şeyleri açıklar ve onları Allah'ın azabına karşı defalarca uyarır. Buna rağmen onlar isyan edip Hz. Musa'yı delilik, büyücülük ve yalancılıkla suçlarlar.
Şam topraklarının güneyinde Akabe körfezinin yanında Medyen adında, nimet içinde yüzen bayındır bir şehir vardı. Bu şehrin sakinleri genellikle müreffeh, imkân sahibi ve varlıklı bir topluluktu. Bu da onların ahlaki sapıklığa ve fesada düşmesine neden olmuştu. Onlar tümüyle putlara tapmaya koyulmuşlardı. Ahlaki ve toplumsal sapıklıklarından biri de halkın malına ihanet etmek ve eksik tartmaktı. Şuayb (a.s) usta bir konuşmacı ve güzel yaratılışlı birisi olduğu için onları hidayet etmeye yöneldi. Merhamet ve şefkatle onları bu sapıklıktan kurtarmaya çalışarak şöyle buyurdu:
“Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı (gönderdik) .
Dedi ki:
Ey kavmim! Allah'a kulluk edin! Sizin için ondan başka tanrı yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Zira ben sizi hayır (ve bolluk) içinde görüyorum. Ve ben, gerçekten sizin için kuşatıcı bir günün azabından korkuyorum. Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın. Eğer mümin iseniz Allah'ın (helâlinden) bıraktığı (kâr) sizin için daha hayırlıdır. Ben üzerinize bir bekçi değilim.
Dediler ki:
Bu yargı, herkesin ilk aklına gelen yargı değil.
İnsan ilişkilerinde en büyük problemimiz olan, çoğu zaman gereksiz üzüntü ve hatta hiç düşünülmeyen, beklenilmeyen sonuçlara kadar götüren bir yargı…
Özellikle, insanların gittikçe yalnızlaştığı, iyiden iyiye asosyal olduğu, içine kapandığı günümüzde, başkalarına olan güvenimizi yitirmekle kalmadık, kendimize olan güvenimizi de maalesef tamamiyle yitirme noktasına geldik. İnsanları hep çıkarcı, bencil, anlayışsız, algı yoksunu, kendini düşünen diye düşünmekten kendimizi alamaz olduk.
Dışarıyı; insafsız, acımasız; “ekmek aslanın midesinde! ” anlayışıyla iyiden iyiye vahşileştirdik.
Ticarette bile insanların cebindeki parayı almak çok doğal hal almışken yetmedi; yarın eline geçecek, aylık – yıllık kazanacak ne kadar geliri olabilecekse, bu da yetmedi; malı – mülkü, menkulü – gayrimenkulü olabilecek her şeyini elinden alma yarışına girdik. Böyle çok vicdansızca bir “ticaret anlayışı” geliştirdik, oluşturduk. Bunun adına da çok kazanan, kafası çalışan, ticareti bilen, iş yapan ve başaran dedik. Bu tip anlayışı benimseyen ve harfiyen uygulayan insanları göklere çıkarttık, idol yaptık, en ön saflarda yer verdik ve önlerinde el pençe divan durduk…
Sonsuz âlemin sonsuzluğunda, şüphenin bulunmadığı ölümsüzlük mekânında, kusursuz dostluğun, en içten bağlılığın, sevgiye, saygıya, minnete dayanan kusursuz birlikteliğin, aynı âlemi paylaşmanın rahatı, huzuru ve sükûnu içindedirler.
Âlâlardan nice âlâ, mükemmel ötesi, sonsuz ve yok oluşsuz bir mekân.
İki insan ve kendileriyle dostça konuşan, her türlü imkânı, nimeti en saf, en temiz, en faydalı haliyle hiç esirgemeden sunan Yaratıcılarının himayesinde geçen rüya diyarı…
Hiçbir tehlike, korku, şüphe duygusu yaşatmayan yüce Rablerinin yanı başında, gözü önünde yaşanan ve müstesna güzellikte geçirilen muhteşem zamanlar…
İlk insan Hz Âdem ile Havva’nın yaşadıkları, zamansız ve uçsuz bucaksız Cennetten de öte Cennet âlemi ve Allah’la kusursuz bir ilişkinin, eksiksiz bir dostluğun doyumsuz hazzı…
Değerli öğretmen arkadaşlarım,
Sayın veliler,
Sevgili öğrenciler…
Uğrunda kan dökülmeyen toprak, vatan değildir.
Değerli öğretmen arkadaşlarım,
Saygıdeğer veliler
Sevgili gençler! ..
Nasıl ki imanlı, inançlı her Müslüman Türk’ün evinin başköşesinde, odasının en müstesna yerinde, her an okumak için kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim var ise; her inançlı Türk gencinin elinde mutlaka, o muhteşem eser, o emsalsiz eser “Nutuk” bulunmalı ve mutlaka okunmalıdır.
Şeytan ile yatanın
Pislik çamur atanın
Ülkesini satanın
Suratına tükürün
Hakikati yerenin
Kalbim, yanlarına hiç düşmeyecek ellerine emanet
Ne zaman “doğ! ” dersen bu aşka
Silinecek keder perdesi,
Yeter ki sen emret…
Tuba duruşlu hilal köprünün bir adım ötesi
Değerli Öğretmenime, Kıymetli Dost'uma hem ta'zime, hem de itirafa geldim...
Aslında bu yapamaya çalıştığım şey tam olarak 8 yıl geç kalmış bir "teşekkür..."
Üşenmedim taradım kendimi... Antoloji geçmişimi...
Değerli öğretmenimin bulabildiğim benim sayfamdaki ilk iz düşümü 2010 yılı ...
Mesajlarımın kaydını rica ediyorum.
Hikmet Çiftçini Antoloji.com keşf etdim deye bilirim. Bu insanda şiiri na kadar derinden duyma bacarığı vardır Allahım. 'Yazılmayan Şiir' şiirime yazdığı yorumunu okuyunca mat kaldım. Benim yazdiklarımı, kalemimden çıkanları en azı benim kadar yaşamış, duymuş, hiss etmiş gibi geldi bana. Sizdeki yür ...