Beyaz Yelkenli
Sonsuz maviliklerin ufuk çizgisinde gezen
Atlastan kayarken maviliğe süzülen sevgili
Maviliğin tacı denizin simgesi beyaz yelkenli
Ege koylarının vazgeçilmez muhteşem süsü
Aşkını anlatırken sevenlerine sarar sevgisi
demir almıştı beyaz yelken
yolculuk başlamıştı limandan
masmavi denizlere açılırken,
hüzünlü yıllarla
Bir aile düşünün,çok çocuklu orta halli bir aile...Baba tarlada ,bağda ve bahçede çalışıyor.Ana çocuk doğuruyor,inanç yerli yerinde,fakat baba başka havalalarda geziyor,gösterişe önem veren,çalışmak yerine baba mirasını har vurup harman savuran biri ,havai mi havai....Kadın çocuk doğurmaktan belini düzeltemeyen ,kısmete,kadere boyun eğen münis haliyle madona gibi...Sabrı geniş,itikatı tam,çoluk çocuğa kurban ama...ve lakin gel görki;kocasını zerre kadar etkileme sanatı yok.
Neden mi?
Anne kendisi gibi ezilmesinler diye kız erkek ayırımı yapmadan okusunlar ,kurtulsunlar,benim gibi ezilmesinler,diye düşünüyor çocuklarının geleceğini...
Gurbet gerekiyorsa gitsinler diye diretiyor.Bütün iplerı elinde tutan koca ''HAYIR'' diye kestirip atıyor.''Kızlar el ateşidir,onları okutacak param yok,sadece oğlan çoculardan becerebilen okusun'' diyor.Adam kumarcı,içkici,zevki-sefa peşinde baba mirası tükeniyor,Sıra tarla bağ bahçeye geliyor.Su değermenini ,yün kırpma makasını ve tarağını,evdeki dededen kalma el değirmenini ,elindeki büyük baş hayvanları,arazisinde asırlara meydan okuyan tahtalık kavak ağaçlarını,karşı dağdaki ormanlık alanlarını bir bir satıryor.Düşünmüyor,'' bunları satarsam bu kadar nüfüsu nasıl beslerim''diye ? Aslında arazi muhteşem,güneş ,dört mevsim var. Büyük büyük akarsuları var,karasaban da var,onu işleyecek çoluk çocukta var...Sadece bu toprağı nasıl işlerim demesi gerekirken ağalık beylik taslayarak satmaya başlıyor ama,dur durak bilmeden bıçak kemiğe dayanıyor.Evde kıtlık alametleri başlıyor,çocuklar evdeki hursuzluktan tek tek kaçarak büyük şehirlere gidiyorlar.Kız çocukları ipsiz sapsıza kaçarak kurtulmaya çalışıyorlar.Aile dağılmasın diye çırpınan anne artık hasta,yalnız başına yaşamaya çalışıyor.Akılsız,plansız ve düşüncesiz bir baba yüzünden dağılan çocuklar karşılaştıkları kötülüklere yutulmadan,birbirine sahip çıkarak yaşamayı başarıyorlar.Tabiiki büyük kardeşler küçüklerine destek ve güç vererek birlikte başarmayı öğreniyorlar.Okuyan kardeşlerini teşvik ederek meslek öğrenmelerini sağlıyorlar.
Bırakıyorum kendimi doğaya
Sessiz,sakin ve berak suya
Huzur dolu bir ortam
Dost gözükür dalgalar
*
Adam gibi oturt yanına eşini
Süs için birlikte taşıma leşini
Bırak kafa yıkama işini
Olamazsın sen demokrat
Kuş uçmaz kervan geçmez bir dağ köyü,insanlar öğrenmeye ,okumaya,yazmaya ve şehirlere merak sarıyorlar.Türkçe bilen sayısı hiç yok.
Hatırladığım ilk an,köyün en alt yerinde yer alan dere bazen sakin sakin,bazen çılgın akarken üstündeki derme çatma köprüleri silip süpürürdü.Dere kenarında kara kazan kuran annem bize banyo yaptırdıktan sonra,çamaşırları meşe külüyle gaz tenekesinde kaynatıp çalılara asarak kurutmaya çalışırdı.İki ortanca ağabeyim dere suyunda dalaşırken birbirine,ben ve en ufak ağabeyim,onların arkasından giderdik.
Annem kızardı :Sizi öğretmene şikayet edeceğim.Hep kavga ediyorsunuz der ağabeylerime kızardı.
Bu öyle böyle kızmak değildi,onların birbirlerini acıtmamak için laf diye söylenen tehditlerdi. Bir gün tesaddüfen yoldan geçen öğretmen yanımıza geldi.Hal hatır sorduktan sonra annem oğullarını gerçekten şikayet etti.
Ben o günden sonra ağabeylerimin kavga ettiklerini hiç hatırlamıyorum.
Bizim köyde ilkokul ilk defa 1949'da açılmış.Benim anlattığım olay 1950-51 yılları olabilir? Çünkü en büyük ağabeyim Malatya Akçadağ Köy Enstitüsünü bitirmiş,Manisa'da göreve başlamış,ya da son senesiymiş.Köyümüzdeki okulun öğretmeni de ağabeyimin arkadaşıymış.Tabiiki bunu sonradan öğrendim.Hasanım ve Habibim beni ve küçük ağabeyimi çok severlerdi.Genellikle Hasanım küçük ağabeyimi,Habibim beni tutardı.Zaten güreş tutmalarıda biz sebep olurduk.Annem hiç babama şikayet etmezdi,''Sizi üğretmene söylerim ,derdi'' Babamın da hiç biz çocuklara kızdığını hatırlamıyorum.Hep tarlada ağaç köklerini sökerdi ki,birazcık ekin fazla ekilsin.Üç parça tarla bir günlük karasabanla çift sürmek demekti.Büyük ağabeyimi okutuyordu,diğerlerini de okutmak amacındaydı.Elde yok avuçta yok,başkalarının tarlalarını ekerek yarıcılık bile deniyordu.Çocuklar küçük ve köylü fakir.Çok zor bir dönemdi.Ülke fakir,halk fakir,duadan başka yardım eden yoktu.Babam ise gece gündüz Allaha yalvarıyor,önce sağlık diliyor,sonra çoluk çocuğum kurtulması için zihin açıklığı diliyordu.Köyde arazi yok,insanlar fakir,herkes zorbalık etmek istiyor,çocuklar okurlarsa kurtulurlar diye düşünüyordu.İşte bu aile içi teşvikle Hasanım okuyup öğretmen oldu.Habibim Ankara sağlık Kolejini bitirerek İsmet Paşa elinden diplomasını aldı.Küçük ağabeyim ailemizde ilk üniversite okuyan kişidir.Ailemizin gururu ağabeylerimin sevgili küçük erkek kardeşi,biricik bacısının küçük ağabeyi...Sonra ,sonramı hayat hepsini sonbahar yaprakları gibi kattı önüne memleket memleket sürdü gurbete...En sonunda Habibim karar verdi Gölcük güzeldi,deniz vardı.Doğası muhteşemdi,oraya yerleşecekti.1983'te Almanya'daki tüm haklarından vazgeçerek döndü,Gölcük'e yerleşti.Çocuklarını okutmak en büyük hayaliydi.Büyük kızı okumuş ve evlenmişti.Küçük kızı Bolu'da Üniversite sondaydı.16 Ağustos telefonda görüştüler.Annesi bu gece yollara düşme yarın gel,Çınarcık'a gideceğiz dedi.Öyle de karar verildi.17 Ağustos sabahı onlar bir daha uyanamadılar.
Rüyalarımda bana gelsen
Hasretime bir son versen
taş,kum,çakıl,toprak...
ayrılık,özlem,hasret ve gurbet
dağ,bulut,yağmur ve rüzgar,
bir damla su...
1)
Bir yar sevdim yürekten
Geceleri farketmez beni
Gündüzler çuvala girmiş
insanı mest eden bembeyaz inciler
Kınalı,Heybeli,Sedef,Burgaz,Büyükada
gökyüzü yıldız yıldız dolar geceler
Sağlık, esenlik ve 2024'ü aratmayan bir yıl dilerim,
Sevgi, saygı, muhabbetle...
Öğretmenler Gününüzü içtenlikle kutlarım,
Saygı, sevgi ile daima...
Gündemi ve "insanı" meşgul eden tüm kirliliğe, nefret ve ayrıştırma diline rağmen, "ağız tadıyla" iyi bayramlar dilerim...
Saygı, sevgi ve muhabbetle...
Mustafa Bay