biz ağzımızla konuşmadık hiç
gözlerin söyledi ben inledim
ilişkimiz düşük voltajlı bir akımdı
tebessümünle doyardım
kirpiklerin oynardı
dans ederdi ruhum
Gün batımına karşı kumsalda büyüyordu
Uzun boylu,uzun saçlı,güzel yüzlü çocuk.
Karadeniz’in hırçın uğultusuyla demleniyordu
Gitarın ezgisi, kemençenin kıyıcığında.
Amasra’nın hırçın dalgası,
Ereğli'nin çilek sepeti,
önce özlü toprak bulunacak
toprağa sağlam tohum düşecek
tohum toprağa kök salacak
kök eşeleyecek toprağı
geze geze, gerine gerine
döşeyecek raylarını suya ve besine
İnsanı yoğuran insan,
Kutsallığın gizi,
İnsandan öte bir insan.
Analar doğurur,
Sen dokursun iplik iplik,
Düğüm düğüm,nakış nakış.
arkadaşı felsefeci olanın bitik işi
gülde diken ararsın sürekli
tam yakalamışken cenneti
üstüne sürer kâtipleri
inanamazsın güneşin doğduğuna
her doğuş bir batıştır der inadına
Reklamsız
Ve bitimsiz
Bir film gibi
Oynuyorsun gözlerimde.
Bakan seni görüyor.
Baksam seni görüyorum.
Dağlar çukur oldu,çukurlar dağ.
Sağlar ölü oldu,ölüler sağ.
Yağlar da su oldu,sular da yağ.
Yağla ey yağla da dağları sağ
Yalpalayan deve mi hızlı tren?
Ben yirmi birinci yüzyıl insanı,
Duman duman tütüyorum bacadan.
Ben asfalt,ray gezgini,
Çığlık çığlık ötüyorum kornadan.
Ben,benlik yumağı,
Çocuk ruhundan damıtılmışım
Buram buram kokuyorum.
Çocuk sesiyle örülmüşüm,
Cıvıl cıvıl ötüyorum.
Yumak yumak sevgiyim,
Çözüldükçe büyüyorum.
Bütün çocuklarımızın güz soğuğunda değil yaz sıcağında büyümesini ve yaşamasını, o yazları da çok beklemememizi diliyorum.