nakışlanırdı çınar gölgesinde sevimli çiçekler
bu benim, o senin yaygarası örünce duvar
yine ağıtlarda "Memik Oğlan" var
duvar, her taraf duvar
gözde nefret, dilde özgürlük var
Bakışları dokursun nakış nakış.
Çiçek açar gülümsediğinde.
Gönüller senden kalkar uçak uçak.
Damla damla düşersin aç tarlaya.
Sen dümdüz bir memur olamazsın
İşinin tutsağı insan.
Hızlı yaşa, genç öl değildir parola.
Sevgi toplamak için çıktık biz yola.
Gidiyoruz gözü doyura doyura.
Harikalar Sahili’nden Mevlana’ya.
İz İzmit, Sapanca, Eskişehir, Konya.
yine bir eylül sabahı
sokaklarda cıvıldayarak yürüdük
kıpır kıpır içimiz
okul bahçesindeyiz
öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız, eskiler, yeniler
bakışıyoruz kaçamak kaçamak
havada çürük kokusu var
rüzgarını bekleyen yaprak gibi
çürüme duble yol kenarında
bir ayağın kaldıysa, onunla yürü
tek parmağın varsa, onu oynat
tek gözünü kapatma, aç
insan göz
göz gül
diken bazen
bazen de damla
düşer kirpikten yüreğe
batalı diken gözlerin
göz konuşur gözle
söz konuşur sözle
ne yüklersen o gider
ne yüklerse o gelir
kural bu
işine gelirse
kara karga bana bak
sabah oldu hadi kalk
çakmak çak ay gaz yak
gak guk gak guk gak guk gak
Karadeniz’in hırçın ve bahtsız kızı
çocuk yaşta iki çocuk üstüne ikinci eş
sorgusuz sualsiz, sevgili sevgisiz
imam kızı da müftü torunu da olsan
lahanayı vitamin, ağaç dallarını bilek yap
çevrende vurgun ve kan, kan, kan
Bütün çocuklarımızın güz soğuğunda değil yaz sıcağında büyümesini ve yaşamasını, o yazları da çok beklemememizi diliyorum.