düğünlerde ağlarım
dökülür yüreğime hüzün damlaları
düğün düğüm olur içimde
gelinlik giyemeyenler çırpınır bulutlarımda
bu düğünün adı emine
emine kere emine
ışık, ses ve renk
tütsüler, ezgiler
büyülü bir dünya
kadınlar gelin, damat erkekler
prensler, prensesler
krallar, kraliçeler
Ben ılgıt ılgıt esen yellerce
Savrulup saçılan çiçek tohumuydum.
Bahçe bahçe dolaştım yıllarca.
Kelebek kanadında uyudum,
Arı iğnesinde açtım gözümü.
Güle,menekşeye,sümbüle
Kara koçlar tokuşuyor yokuşta.
Kurtlar uluyor baharlarda, kışta.
Vadilerde çamların uğultusu…
Ormanın içinde kurulmuş pusu.
Yürüyorsun karları yara yara,
Öfke doğurur öfkeyi Özgecan.
Zalimi keser mi sevgi Özgecan?
Getirdin özgürlüğü kor acınla.
Evet, sen ölürken doğdun Özgecan.
Cani üretmesin bu yunus toprak.
Atalım bağnazlığı içimizden.
O kadar yakınız ki
Aramızda çağlar var.
Sen,dünyaya açılıyorsun,
Açılırken kapanıyorsun.
Ben,kapanıyorum kendime,
evimiz kuş yuvası olsa
kuşlar uçuşsa çevremizde
kanat sesiyle uyansak sabahları
okyanus yataklarda
debelenip yalandan
guguk kuşu gibi ötenleri
o güzellerde bir kurum
nefsim huyumda uçurum
düşüverince uçkurum
bele sahip olamadım
pembe, sarı, ak, kırmızı
Bütün çocuklarımızın güz soğuğunda değil yaz sıcağında büyümesini ve yaşamasını, o yazları da çok beklemememizi diliyorum.