Leylekler döner ya yuvaya,
Gözüm asılı kalır bulutlara;
Sıcaktır oralar,
Rüzgar savurur içimdekileri,
Bir sıcak yel,
Alır götürür seni benden...
Yola çıktım, yol uzun.
Döndüm, ardıma baktım;
Hayat, kısa;
Boşver, dedim kendime,
Anı, uç noktalarda yaşa...
Beddua edecektim sana,
Varmadı dilim,
Ah, bir diyebilseydim,
Tutacaktı, bilirim,
Sonra dinecekti tüm sızılar,
Boş ver,
Anlamaya çalış insanları,
Belini bük, eğil biraz.
Zor olacak belki,
Her biri ayrı bir ezgi,
Öyle arap saçı ki
Her şey;
Çıkmazlar düğüm düğüm,
Oğul misali,
Kovan ağzına konmuş,
Hani vuslatı engelleyen,
Bir ucu kırık iğne olmuş...
Geliyorsun;
Bir şeyler fısıldıyorsun,
Sonra düşünceler,
İnceler, inceler,
Sorularım yanıt bekler,
Öyle ince eler,
Kızlar neden kıskanır?
Evet, evet,
Kızlar daha kıskanç
Erkeklerden;
Kıskandım onları,
Keşke erkek olsaydım,
Şimdi nerde olmak isterdim;
Kadıköy’de Süreyya’da,
Yok yok,
Anadolu Kavağı’nda,
Mavi-yeşilin sıcağında…
Ne hayaller diz çöker önümde,
Ne yağmurlar su serper yüreğime,
Ve çakallar aya hasret inimde,
Gökyüzü buhranlarda,
Al bu temmuz sıcağını;
Bakışlarımı geri ver...
Takvim diyor, yaş yirmi bir,
Bak bitiyor o da,
Yüreğim pek iyimsermiş,
Tut elinden,
Kayıyor seneler,
Hani o ufak,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!