Kan ararken anama,
Saldırdı yalnızlığım ulu orta.
Ezildim, kendime!
Güneş, gurbet ellerde ırgat.
Üvey anne sanki kar.
Soğuk da olsa,
Kendini sevdirmek için olsa gerek,
Ayaklarımıza kapanır!
Kentleşen yalnızlığım,
Kabul etmiyor ıssız doğayı.
Yeterince yalnızım,
Daha da sıkıyor
Issız ovalar.
Askeri eğitim almış keskin bir nişancı gibi,
Nereye saklansam, gelir bulur beni yalnızlık!
Kalemim bile kurudu, yazmaz oldu hislerimi.
Kim dinler söyleyin bana, bitmeyen şu dertlerimi.
Dört elle temizlemeye kalkmıştık sessizliği.
Sessizlik öyle pisti ki.
Harfler çoktu herkeste
Ve inanmıştık yeniden kurulabilir istenilen her kelime.
Kış gelirken,
Ceketini çıkartıp örter
Toprağın üstüne kibar ağaçlar.
Güneş kurutur avuçlarında
Kapı önünde yaşlılar.
Güneş, yavaş yavaş firar ederken gökyüzünden,
Yalandır baharda canlandığı herşeyin,
Sesi duyulmaz bazen, çığ gibi ölenlerin!
Kıştan kalan ne varsa, talan eder bahar.
Son demini yaşar, sevgilisinin koynunda kar!
Bakar kara bulutlara,
Özlemekmiş şimdi, solduran beni.
Koşun renkler koşun, soluyorum ben.
İlmek ilmek aktı, ömrümün rengi,
Koşun renkler koşun, soluyorum ben.
Felç etti ruhumu, yaptığı hışım,
Büyük kardeş olgunluğuyla, samimi.
Kabul ettim toprağı, küçük kardeşim!
Bir bebek gibi, masumca ve acemi
Yavaş yavaş toprak, emerken annemi!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!