Daha açamadan solan gül gibi
Bir gün gülemeden bitti gençliğim
Pencere üstünde siyah tül gibi
Ruhuma geceyi örttü gençliğim
Yol yarı olmadan bezdim canımdan
Güzel olan her şey soldu git gide,
Birkaç sızlayan kalp kaldı geride.
Ayrılık namesi titrer ezgide;
O gitti, dünyanın sefası gitti,
Taşlaştı, mananın vefası gitti! ..
AL İŞTE
dosta vefadır diye ateşte yanıyordun
al işte
kim bir ateş uzatsa gül sanıp kanıyordun
al işte
yıllar ağır geldi ve çöktü omzum
bütün dertler beni buldu dün akşam
başımı göğsüme gömdüm ağladım
sancılar gönlüme doldu dün akşam
Vardım kapısına eyledim niyaz
Dilenciyim ne istersen ver dedim
Dikenler içinden kurtarıp biraz
Gönül hazinenden güller der dedim
Kış gününde yaz verdi
BİRAZ GAYRET
yola çık bin gemine
hayatın önemi ne
ha emine ha mine
birgün bulursun elbet
alıverse bir gemi
götürse uzaklara çok uzak diyarlara
ben kimseyi bilmesem bilmese kimse beni
ne kadın derdim olsa
ne de evlat kaygısı
yunus gibi yaşasam mecnun gibi yitirsem
Bazı şiirler vardır, bir kez okunmakla tükenir. Anlamı, anlattığı öylesine belirgindir ki üzerinde düşünmeye gerek yoktur, kelimeler ne söylüyorsa, şiirde anlatılmak istenen de odur. Bir de sanatkârane söyleyişten yoksunsa, şiirin tükenişi daha ilk dizesi okunurken başlar.
Bir başka şiir çeşidi vardır, okunmadan, okunsa bile hiçbir şey anlaşılmadan tükenir. Öylesine anlaşılmasın diye yazılmıştır ki tarihi, coğrafyayı, matematiği, İslam fıkhını, İslam tarihini, masalları, destanları, Arapçayı, Farsçayı, Türk dil kurallarını, Dünya edebiyatını en iyi bilenler dahi yazılanı çözmekte çaresiz kalır. Şairi gururludur, “Vay be” der, “öyle bir şiir yazdım ki şaşkınlık içinde bakakaldılar.”
Birinci gruptaki şiirlerin çabucak tükenişinin sebebi derinlikten yoksun oluşu iken, ikinci gruptakilerin tükenişi (belki de görünür hale gelememesi) , söylenenin ve varsa derinliğinin anlaşılamamasıdır.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!