'Ayrılık'!
Belki, iki yanı taş duvar bir sokak
Belki, ağaçlar gölgesinde bir patika
Belkide iki dağ arası uzayıp giden yol
Belkide ayrı kutuplarda yanan iki volkan
Ekim rüzğarları esiyor kara yelden
Hoyrat hoyrat, deli deli, dallarım kırık
Gönül yapraklarım dökülüyor, bir bir
Bu gün, veda etmeden battı güneşim
Donsuz insanlar, nalsız atlar yok artık
Değişmez bir şey var, binlerce yıl öncesinden
Tilkilerin simsarlığı, çakalların çığırtkanlığı
Uzaktaki davul sesleri bile daha hoş sanki
Şehirdeki korna sesleri gibisin beynimde
Ya tilki ol, ya da çakal, iki dalda oynama dost “
Ne köy kaldı nede şehir, yer yok bana zindanlarda
İçilmemiş sular gibi, şu gök kubbe saran sevgin
Elim kısa, kolum kısa, erişemem bulutlara
Sığındığım dağlar benim, öter kuşlar şarkım, sesim
Varla yok arasında
Gidip geldi, şu gönlüm
Viraneyim, yıkık harabeyim
Genç yaşta soldu ömrüm
Beklediğim baharlar, yazlar gelmedi
Dinle gönül dinle
Yağız deli kanlını
Yağız deli kanlını dinle
Bak eserini gör, gördün işte
Bıraktığın zaman tüneline
Boşver geç, boşver geç beni
Çamur balçık, ham maddesi toprak, su
Geldik, gidecegimiz yer aynı
Ötesini bilemiyorum, yada ögretmediler
Gerçek anamızı, babamızı, tanımalıyız önce
Adem ile Havva yı
Var olup gelen, damardan damara akan..
Sensiz tadı olmuyor baharların, kışlar gibiyim
Mor gülüm açmıyor, bülbüllerim ötmüyor artık
Acıların içimden, gölgen üzerimden gitmiyor
Güneşsizim, titriyor yüreğim, ısınmıyor tenim
Simit, çay öğünlerim, sevdan kalan servetim
Saçaklar altı bankta oturdum, akşamım yakın
Kollarım yanlarda, yaslanmışım ardıma
Saatler gün batımı, seyri sefamda bir akşam
Yine düşlüyorum, ufkumda sen, hayalimde sen
Sitemim sana ey gönlüm, erken daldın gece uykuma
Yıllar geçse, bitsede ömür
Ben yine beklerim
Sabır taşların anıt gibi
Sen gideli sevdam
Bir abide, bir abide içimde
29 ekimde okuyacağım teşekkürler