yalınayak yürümeye başladığım bu yoldan
artık ayağın değil de kabının manalandırıldığı
bir yola doğru evrilen yaşamımdan dizelerime dökülen sözcüklerin şiir olarak adlandırılması…
anlayamıyorum…
insana değil de kumaş parçalarına değer veren
severadım ilerlerken çıkmaz sokaklarında
girdim birdenbire
uzunca bir avlusu olan meskene
ve bastım bahçendeki tek beyaz gül tanesine
onca çiçeğin arasından
telaşla terk ettim,
bilmezsin
kaç gün geçti kaç gece
saatler ilerleyen anılar
en derinde, sanki bir işkence
saat tıkırtısı, derimi yüzercesine işliyor
benliğimden arta kalan son hüznüme
bir çocuk olmak isterdim
hayattaki tek telaşesi
elindeki balonu kaçırmak olan bir çocuk
elindeki mendilleri satamadığına üzülen bir çocuk değil
akşam tavuk mu yesem köfte mi diye düşünen bir çocuk mesela
büyük mü küçük taş mı bağlasam diye düşünen bir çocuk değil
Selahattin’in yetimi bakıyor mahzun mahzun
Mukaddesat yağmalatılmış ümmet neden suskun?
İşlemez iman dolu göğse ne tank ne de kurşun
Sahip çık davana kalmasın senden yoksun.
Kırılsın kalemin yazamasın bir tek kelam,
doğum
evrildiğim bir su
ölüm
asl-ı rucû
yaradanla aramda
hayat denilen kavga
Bugün yine benimleydin
Haberin yoktu ama
Tüm gece yürüdük upuzun bir yolda
Önce denize baktık
Sonra gökyüzünü seyrettik
3 defa gök gürüldedi yokluğunda
çocuğum,
gözlerinde gördüğüm o parıltı
sirius'da bile yok
aklında düşünceler silsilesi
bir sığınaksa
duygulardan ıraksa
Neredesin kaç yıl ötede ben bir şey bilemem
Gör demediğin sürece ben seni göremem
Sen konuşmadan benimle kimseyi de dinlemem
Gel demediğin sürece sana da gelemem
Prangalar takardılar hükümlü kirpiklerime
artık ya kadehler şerefe
ya eller duaya
birer birer kalkacak
işaret parmakları semaya
“dünya beş”in eline baksa da
La ilahe İlallah nidaları yankılanacak
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!