artık ya kadehler şerefe
ya eller duaya
birer birer kalkacak
işaret parmakları semaya
“dünya beş”in eline baksa da
La ilahe İlallah nidaları yankılanacak
gözlerindeki ışığı göstermek isterdim
gökyüzünden evvel
gülüşünün sıcaklığını göstermek isterdim
güneşten evvel
Parçalanmış bedenler, kanayan yaralar
ve akan yaşları görüyor gözlerim
Korkak yürekler, umursamaz vicdanlar
ve münafık suretler görüyor gözlerim
Binlerce cihad, onbinlerce mücahit
Bembeyaz aklar düşmüş sakallarına
Acılar inmiş çizgi çizgi şakaklarına
Şairler seni söyler sazın telinde
Nasıl böyle harap oldun Kureyş ilinde.
Prangalar takarlar Habeşli Bilal’ime
yine bir gece
dilimin bağının çözülmesine ramak kala,
infilak etti zihnimdeki düşünceler
ruhi sancılar yayılmaya başladı atardamarlarıma
beni sanki hiç bırakmayacakmışcasına sıkan
bu caninin adı da ne?
insan
acube-i hilkat mı
sorgulayan bir hayvan mı
eşrefi mahlukat mı
dar mı yayvan mı?
kutsal mı bayağı mı?
aşk
varlığını bu cihana kanıtladığında
deldi ferhat dağları,
düştü mecnun çöllere
kerem peşisıra arşınladı yolları
ayıplamadı kimse tahiri
Biliyor musun bugün seninle yağan karı seyrettik
Burnundaki kızarıklıkla beraber yürüdük,
kar tanelerine aldırış etmeden
Üşür gibi de değildin aslında hiç
aksine benimleyken için kıpır kıpırdı her zamanki gibi
Seninle hiç beraber karlı havada bir gün geçirdik mi?
Kayboldum, aranıyorum…
İlan vermedik tek bir gazete bırakmadım
Kaç yıl oldu gideli, bir kez dahi aramadın
Kayboldum aranıyorum…
Ağlasın sahte bakışlara kanan iki gözüm
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!