Sıcaklık istedin: “Isı! ” dedin,
Aldım elime güneşi
Bıraktım yüreğine
Sessizce!
Aydınlık istedin: “Işık! ” dedin,
Takılır gönlüm
İpeksi saçlarına
Dökülür narin omuzlarına
Dalga dalga sonbahar!
Her sabah okula giderken,
İçim pır pır ederdi.
Dualarımla yıkardım kaldırımları...
Üç kulhüvallâhü, bir elham, bir ayet’el kürsî,
Bir nâs, bir felak.
Biterdi sokak.
Yıldızsız geceden düşmüşüm gibi,
Karanlık bir gündü dün benim için.
Mutluluk nerede, kimdi sahibi?
Karanlık bir gündü dün benim için.
Yağmurlar, boranlar yağdı dünyama,
Ebabiller geçer
Çığlık çığlığa,
Molasız
Konuksuz kentlerden,
Duyumsatmadan baharı.
Geldikleri yer bilinmez,
Cam güzeli pencere kenarında,
Mahzun bakar dışarıya,
Zaman zaman gözleri dalar boşluğa,
Lohusalarınki gibi kırmızı kurdela
Simsiyah saçlarıyla,
Stendhal’ın “Kırmızı ve Kara”
BEDEN VE RUH
Yorgunum harpten çıkmış kadar yorgun,
Zafer kazanmış gibi gururluyum
Elim ekmek tuttuğu andan beri…
Çocuktum o zamanlar,
Gururlu,kahraman,soylu ırkımız;
Türk’üz,özümüz Türk; ne mutlu bize!
Başka milletlerden budur farkımız;
Türk’üz,özümüz Türk; ne mutlu bize!
Kimse yan bakamaz Türkiye’mize!
Taşlar soyundu yosunundan,
Yalın bir sessizliğe büründü gökyüzü…
Salkım saçaktı
Düşlerden sarkan pembemsi umutlar…
Yalnızlık üflenmiş camdan ruhlara,
Leylak kokuları yayılırken sokağa…
Gözbebeğimdin,
Gözbebeğimde büyürdün
Ve bir avuç coşkuydun ellerimde!
Yüreğimden çağlayıp
Taşköprü eteğinde oynaşan
Cilveli küçük kızdın!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!