Henüz 20’ sinde yağız bir delikanlıydı
Mert’ti sevecen bir yanı vardı
Vatan borcudur dedi çıktı yola
Hayaliydi, elinde kınalarla teslim olmak
Asker ocağına
Ağrı’ya yolcuydu şafakla
Salamadım yüreğimdeki kuşu enginlere
Gidemedim toprak kokan sevgiliye
Yıkamadım karton duvarları
Çaresizlik dedikleri bu olmalı
Yüksek yaparlar mapushane duvarlarını
Karın güneşi sevmesi gibi sevdim seni
Eriyerek, yok oluşa gülümseyerek
Karanlığın güneşi sevmesi gibi istedim seni
Bildiğim bir sona merhaba diyerek
Denizin güneşe kucak açması gibi
Hüzün çiçeği yine soldu yeşerip serpilmeden
Solmayacakmışçasına tebessümle bakarken
Hayalleri vardı mutlu olduğunu zannederken
Acımadan onu da aldılar yüreği kan ağlarken
Sevgisini aşığına sunmaya hazırlanırken
Dünya zindan oldu dalından koparılırken
Bitti artık o masum aşk
Dönüşü olmayan bir girdapdasın
Gidersen ağlamak yok ardından
Bir şey kalmadı gözü yaşlı kızdan
Masum bir aşk değil artık
Kahrolasın kader
Yine yaptın yapacağını
Bu muydu senin büyüklüğün
Yazık, yazık ki sana umut bağladım
Beklenen gün gelirde
Zamansız bir düştü
Geç kalmış bir gülüştü
Çalınmış, emanet bir ömürdü
Yarınsız bir sürgündü…
Özlemlerim yarımmı kalacaktı
Hayallerim böylemi noktalanacaktı
Bir sevdaydı yarım kaldı
Bir şiir yazdım o da yarımdı…
Acı bir kasvet vardı gecemde
Meçhul bir düş vardı sevgiliye
Çıldırtan bir isyan vardı içimde
Çaresizlik vardı bu ölüm gününde
Bir kez daha affetti ölümün pençesi
Küçük bir serçeyi boğazlayıp
Akan kanla ismini yazdım
Öyle ürkek, korkakça sevmedim
Benliğimi çiğneyerek sevdalandım
Gülümseyerek baktım
ben nilgun kula yilmaz 2003 2004 yillarinda hamza kaya rumuzuyla bu sayfada siirlerimi paylastim simdi kendi ismimle sitede siirlerimi paylasmaya devam ediyorum bilgilerinize sunarim saygilar