Başımızda som altından
Taçtın, bire Koca Reis
Kardelence kar altından
Açtın, bire Koca Reis.
Nasıl dayanır ki eşi?
Dönüp baktın mı geriye?
Neler, neler oluvermiş
Boşa geçmiş ömrüm diye
İki gözün doluvermiş.
Ölüm varsa bu kin niçin?
NE ÇIKAR
Kıran kırmış gönlümü
Sende kırsan ne çıkar?
Dost belledim ölümü
Sende vursan ne çıkar?
Aşk girdabında başım
Ha döndü, ha dönecek
Çağlayandır gözyaşım
Ha dindi, ha dinecek
Gördün bak sayılı gün gelip geçti
Boş ver; Ne demiştin, ne demişlerdi?
Bu millet lider diye seni seçti
Çözüm bekliyor halkın onca derdi…
İlk öncelik anayasa olmalı
İnanmadım gördüğüme
Yalan mı gardaş guzusu?
Benziyordun kördüğüme
Yalan mı gardaş guzusu?
Cuma öğleden sonrası
VATANI SEVMEK... AMA NASIL?
Vatanı seviyor musun? Diye sormaya gör. Mangalda kül bırakmaz, hatta hatta senin sevmene bile tahammül edemez. Vatanı sevmek onun tekelindedir sanki. Peki, vatanı sevmenin göstergesi nedir? Vatan üzerine şarkılar yapıp vatani görev denilince kaçmak mıdır? Vatani görev sadece durumu iyi olmayan, sırtını dayadığı dayısı olmayan vatan evlatlarına mı has bir görevdir? Birde vatanı sevmenin karşılığı ne olmalıdır?
Bu ve buna benzer çok soru sorulabilir elbette. Hani bazı duygular vardır anlatılmaz, yaşanır. Yıllardır vatan sevgisini en kutsal sevgi olarak yüreğimde yaşatır dururdum ama bir kere olsun bu cennet vatanı bize emanet eden şehitlerimizin kanları ile yoğrulan “Geçilmez” dediğimiz Çanakkale’yi görme fırsatım olmamıştı. 2009 Temmuz ayında içimde kalan bu ukde sonunda güzel bir gezi ile gerçekleşti. Gezi boyunca rehberlerimizin Çanakkale savaşları hakkında verdikleri bilgiler, yıllardır ders kitaplarında okuduğum ve birçok tarih kitaplarındaki Çanakkale savaşlarına hiç benzemiyordu. Yıllarca anlatılanlar ve yazılanlar çok soğuk ve sıradan gibi geliyor, pek ilgi uyandırmıyordu. Oysa ki rehberlerin anlattığı Çanakkale savaşları ve savaş ortamı o kadar ilgi çekiyordu ki pür dikkat bir kelimesini dahi kaçırmamak için kelimenin tam anlamıyla nefeslerimizi tutmuştuk. Sıra hepimizin bildiği Seyit Onbaşıya gelmişti. Hani o 276 kg.lık üç adet mermiyi her defasında “Ya Allah Bismillah” diyerek topun namlusuna süren, bu işlemi yaparken her defasında üç basamaklı metal bir merdivenden çıkan, üçüncü atışta İngilizlerin “Ocean” zırhlısının dümenini parçalayan, dümeni kırılan “Ocean”ın Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlara çarparak havaya uçtuğu ve bu olayla Çanakkale savaşının seyrini değiştiren Seyit Onbaşı. Rehberimiz anlatıyor biz dinliyor, anlattıkça sanki o anı yaşıyor ve Seyit Onbaşının büyüklüğü karşısında acizliğimizden sadece ağlıyorduk. Bakın savaş sonrası köyüne dönen Seyit onbaşı neler yaşamış rehberin anlattıklarına kulak verelim.
“Cumhuriyet kurulduktan çok sonra Mustafa KEMAL’in Edremit’i ziyareti sırasında Seyit Onbaşıyı sorar ve Kaymakam dahil kimse bilmez, Kaymakam Seyit Onbaşı’yı Mustafa KEMAL’in huzuruna çıkarmadan önce kılığını beğenmeyip, tıraş ettirip takım elbise giydirir, bu olayın farkına varan Mustafa KEMAL derinden yaralanır, Kaymakam dahil orada bulunan herkesi azarlar ve aralarında şöyle bir konuşma geçer.
BüyükGazi:
–Koca Seyit isimli topçu onbaşı sen misin evlat?
Kolay kazanıldı sanma bu vatan
Savaştık yıllarca… Vurduk, vurulduk
Unutma! .. Binlerce kefensiz yatan
Şehitlerin kanı ile kurulduk.
Damla damla yağan yağmur
Sele döner… Unutma ha! ..
Ilgıt ılgıt esen rüzgar
Yele döner… Unutma ha! ..
Ser ortaya neyse varın
Seçilmez mi akla kara?
Parlayan bir çift gözün var
Yanmayasın sonra nâra
Gâlubela’da sözün var.
Yeşermeli fikirlerin
Merhaba Halil bey. Ben azeriyim, sizin siirlerinizi cok begeniyorum. Bazi siirlerinize sarki besteledim. Eger izniniz olursa bakudeki bayanlardan olusan islami qrupa vermek isterdim. Ben profosyonel calismiyorum, insAllah bu benim ilk isim olacak, eger siz de razi olarsaniz tabii. Siirleriniz sarkiy ...