Biz gözünün yaşı hiç dinmeyen bu ülkenin, şimdilerde ellili yaşları geçmiş ak saçlı çocuklarıyız. Dereler çağıldamadan akıyor bu gün, kuşlar suskun, aşığın sazının sesi kısılmış. Kara, kara bulutlar dolaşıyor ülkemin üzerinde, bunlar bildiğimiz bereket, yağmur bulutları değil.
Cumhuriyet bayramındaki gürbüz, yüzleri gülen, rengarenk elbiseleriyle resmi geçit den geçen çocuklar yok, onların yerine tabutlar geçiyor, içlerinde gencecik insanların bedenlerini taşıyan, o gençlik türkülerini söyletmeyen bir el aldı onları analarının o şefkat dolu, sıcak kucağından.
Artık mavi değil o gökyüzü, mavi değil deniz, Ekmekler tuz kokuyor, türkü söyleyip, Kara denizin çılgın dalgaları gibi horon tepecek gençlerin parçalanmış bedenleri, bir konfeti gibi dağılmış etrafa.
Toplayıp heybemi gitmek istiyorum, bu gözü yaşlı ülkeden, ama nereye, babamın, anamın, sevdiklerimin mezar taşları, adına şiirler yazdığım, o nehirler o martılar sormaz mı bana nereye diye.
Nerdesiniz çocukluğumdaki hayallerim, hadi tekrar gelin o derin düşlerime, umutlanalım hep birlikte, kim ki bu ülkeye ihanet ediyor, onları, demirden bir dağ gibi bir bir devirelim, haydi gelin yeşil, kara üzüm gözlü çocuklar,
bu güzel ülkeyi çiçek bahçesine çevirelim…
Sen yazarken şiirlerini
İçi görünen aydınlık
Şeffaf bir şişede
Seni
Zenginlik beklemeyecek
Hayallerindeki ilk köşede
Kaldıramaz, yükü ağır
Bana layık görme bu ahı
Dur bir dakika, gitme
Ne olur
Bekle sabahı
Yıllar kovalarken birbirini
Yitip gider
Bedende ki o çocuk ca can...
Farkında olmadan bitiverir
O küçücük yüreğindeki heyecan
Güneş kovalarken ayı, gökyüzünde
Tekerleriniz dönerken
Ve insanlığı gömerken
Nikelajı gözleri kamaştıran
Cafcaflı oyuncaklarınız olabilir
İnsanlara tepeden bakan
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!