Öyle ki rızkımı yerken dişimden kan dökülür
Akıp giden zamana inat köpek uğultularını susturmak amacım
Darağacı benim için yağlı ilmek benim için
Ki ben bayrak sallayan halkımın temsili
Ki ben ekmek için soyut çarpışanların temsili
Boynuma sarılıyordu rüzgar sol yanımdan
Kulak arkamda dünün uğultusu
Taba ışıklarına şehrin, dalıyordum
Şafağın ses telleri titremeye başladı birden
Cıvıldadı sanki parmak uçlarımda eski bir düğün
Tozluydu raflar o zaman, açılmamıştı pencereler
Şarkı söylemek istiyorum.
İçimden geldiği gibi,
İçimden gittiği gibi, bazı şeylerin;
Fikirler, düşünceler, arzular, hayaller...
Us desen az,
Kul hazır, yol hazır.
Sigaram gibi memleketim
Sigaram gibi memleketim
Baştan sona ölüm
İki türü var son bölümün
Ya geçecektik gülüp ya da savaşıp ölüp
Karar veremiyorsan halen, hiçbir şey yapmamak, en doğrusunu yapmaktan daha doğru.
Bitmiyor ki.
İçime bir şey var tanımlayamadığım.
İçimde mi kalır hep olduğu gibi ?
Hep, olduğu gibi kalır mı İçimde,
Yoksa, Hep olduğu gibi mi, kalır İçimde?
İçim nasıldır bilemem ki.
Yarıp çıkması gibi bu isyan çığlığının ses duvarıyla beraber gövdemi
Üstelik tam da bir tramvay senfonisi dinliyorum
Fakat olur iş değilken, olur iş
Sevişme ihtimali fikrinin uzun koridorundan geçiyorken;
Bir dilenci üflüyor kulağıma bir memleket meselesini
Umursamıyorum ama olsun yine de ağlayabilirim buna
Bazen yazmak için gerçek sorunlara ihtiyaç duyuyor insan
Ve bazen gerçek olan her şey için uzun vaadeli planlar yaparsın,
Kimse yapar mı bilmem...
Mühim olan gerçek olmasıdır bir şeyin. Acı veya tatlı...
Mühim olan yaşamaktır her kökte, her diri olanda.
Bazen yaşamak ister insan; bazen de olsa.
Bugün bir bahar daha geçti,
Sessizzliğim, bensizliğimle bağlaşık.
Fotoğraflar çektirildi, yeni kararlar verildi;
Uyulmayacak kararlar.
Yine unutmayacak kadar etkili,
Uyutmayacak kadar eskiydi her bir önceki saniye.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!