Adlandıramadığım bir ağırlık,
Atamadığım bir yorgunluk var üstümde,
Her gün gibi bugün de çok yorgunum,
Çok durgun, çok kırgın, çok soldun…
Deme şimdi;
Kanlar içinde kalmışım
Yürüyorum sonu mechûl,
Gidişi zor, taşlı bir yolda,
Sarılmışım dört kolda,
Kalabalığın sesi her tarafta
Yok ki bu ıstırabın keyi,
Burnumdan geldi anamın seyi
Herkes bir şeyler söylüyor
Umurumda değil kimsenin reyi.
O kadar dertli çalıyor ki
Mümkün mü dinlememek şu neyi,
Yatan personel Çalışandan daha makbulse
Terfi diye taklayı reva görmek kabulse
Eli, ağzı değil dili iş yapan Bülbülse! !
Bizce Mümkün, daha neler görürüz Müdürüm.
Çalanlar, yan gelip yatanlar daha da saygın
Biz ve bu vatan 17 yıldır öksüz,
17 yıldır boynu bükük, omuz çökük,
Hor görüldük, alay edildik,
Bir fatiha bile bilmiyorlar dendik.
Başbuğum….
Dalmışım yine, güneşin batışına
Vapurların boğazdaki akışına,
Hüzünle yine sen gelirsin aklıma
Ben Ölürdüm gız, senin bir bakışına.
Kapanır bir an yorgun düşen gözlerim,
Seni hatırlatan her detaya
Karanlığı aydınlatan aya
Sigaramın yanındaki çaya
Aldığım her nefese küskünüm....
Tarlalar boz, ne mısır ekilmiş ne burçak
Güzel yurdum mültecilere olmuş avlak.
Yandaşa kaymak, Hukuk Çatlak, Bütçe patlak,
Rüşvete – kul hakkına doymaz olmuş Alçak.
Kanadı kırık Kuş gibi durgun gönlüm,
Leylek gibi lak-lak ile geçti ömrüm,
Yarına daha çok var, zaten geçti dün
Doya doya yaşamak için, gün bu gün....
Çekilmiyor gecenin ayazı, yüreğim buz gibi
Ay, Güneş kadar parlak lakin ısıtmıyor
Hava kapalı, burnumda bir yağmur damlası!
Ellerim tir-tir titriyor, gelirsin heyecanıyla
Artık ayaklarım tutmuyor, olmuşlar mos-mor
insanlar ayyaş-berduş san ar, görürler hor
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!