hiç aklınıza gelir miydi.,
İstanbulun martıları bir gün takılıp bandırası meçhul bir geminin peşine
vazgeçerek bir lokma simitten., zengin sofralara misafir olmak niyetiyle
terk edip gidecekler İstanbulu…
elinizde bir simit., boşluğa teslim gözlerle öylece beklemek güvertede…
hiç aklınıza gelir miydi…
…..,
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Devamını Oku
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Çok doğru. Hiç aklıma gelmezdi güzel İstanbul'u İstanbulluların bir gün terk edip o güzelim kenti insan olarak saygı duyduğum, ama kültür ve yaşam biçimi olarak kırsalın yeterli bilinç düzeyine ulaştırılmamış ( evet gerçekten ihmal edilmiş insanlar) akın akın gelip istanbul'u işgal edecekleri aklıma gelmemişti. Emperyalizm sömürecek tek kaynağın insanların kol gücü olduğunu biliyordu. Bu kez onların fiziksel gücünü sömürmeye kalktı ve kendisine yerli işbirlikçiler bulmakta hiç zorlanmadı. Artık martılara simit atacak duyarlı İstanbullu buraları terk etmek zorunda kalmıştı. Dünyanın en kirli, en bakımsız köyünün doğmasına hem tarih ve hem de bizler tanık oluyorduk.
Evet, İstanbhul'un ve Marmara'nın geleceğini düşünmeden kestirmek mümkün değil şimdi. 1958 yılında Piyerloti'den Haliç'e baktığımda ortada martıların yuva yaptığı, bir oda kadar küçücük sazlık bugün dola dola neredeyse kocaman bir dolgu ada oluşturmuş. Belki adaların geleceği de Pendik'le arasına giren dolgularla ada olmaktan çıkacak. Artık Kartal'dan Büyükada'ya vapur seferleri yapılmayacak. Ve belki de faytonlar kalkacak adalardan; motorlu taşıtlar onları sürüp çıkaracak.
Hayal kuruyorum İstanbul için şimdi. Belki de 'Kanal Projesi' İstanbul Boğazını deniz trafiğine kapatarak oralarda ranta açık çok büyük yatırımların peşindedir. Köşkler, yalılar durmadan iştah kabartıyor. Neden olmasın? Ve bir de Boğazın bazı bölümleri doldurularak denizden arsa yaratılmışsa değme çıkarcıların keyfine...
Çok güzel
Ağlar çekiliyor dalyanlardan
Suya değiyor bir kadının ayakları
İstanbul'u dinliyorum gözlerim kapalı...
Ne kadar haklıymış Orhan veli... Hiç koskoca İstanbul'un günün birinde gerçekleri görmeyen gözleri kapalı insanların eline geçeceğini hayal etmiş miydiniz? Sevgiler, başarılar.
Dost acı söyler atasözü bu durumlarda söylenir..Gazeteyi okusak da okumasak da maalesef gerçekleri görüyoruz..Duyarlı yüreğinizi kutluyorum..Saygı ile.
Cevat bey,
Bu güzel şiirin e son dizesini okuyunca, içime kurt düştü;
Demek ki , bu gazete, yağcı yalaka havuz medyasından değil, o zaman pek ömrü olmayacaktır..
Sansüre bile gerek yok, personeli alınıverir gözaltına...
Kim dinler, kim anlar Kızkulesi'nin derdini?
Elinde simitle, Kadıköy vapurunun kıç üstünde bekleyenlerden başka, kim kaldı ki martıları seven?
Gazete okumamak , en hayırlısı belki de...
Teşekkürlerim, saygım ve sevgimle efendim,
Ünal Beşkese
Yüreğiniz var olsun en sade ve gerçek olan duygular bazen bir martının çığlığında duyulurdu şimdi ise duyulamaz olmaya başladı sanki martılar bile anlamış olacak ki bir şeyleri insanların feryatlarını dinliyorlar gibi şaşkın şaşkın uçuyorlar belli ki onlarda artık denizlerden karnını bile doyuramaz hale gelmişler artık çığlıkları insanların feryatlarına karışmış evet nedense şair İstanbul'u gözleri kapalı dinleyebilmiş artık bizler gözlerimizi kapatamıyoruz gürültüden patırtıdan şaşkınız nedense de suskunuz kulaklarımız İstanbul'un maviliklerini denizin sesini bile dinleyemiyor dinlemeye kalksa duyamıyor ama her yer aynı durumda her yer köstebek yuvası gibi acı ama gerçek beton yığınları arasında kaldık ağaçlarımız bile kalmayacak bu gidişle balıkların neslini tükettiler bilinçsizce avlamalar bilgisizce bilgisizce tüketmelerle tükenişimiz gibi Allah acısın bizlere sessiz çığlıklar var tam da yakınımızda ama kulaklarımız sağır herkesin gözleri kör bunu göremiyoruz duyamıyoruz duysak ne olacak artık sanırım konuşamıyoruz bile bile susuyoruz içten samimi mısralarla bir şekilde anlatan duyarlı güzel yüreği kutlarım.Saygı ve sevgilerle.
Kaleminize sağlık Cevat Bey.. Saygılar
Eskiden bu güzel şehirde gözlerini kapatınca insan, denizin dalgalarının sesi, bahçelerden bülbül sesleri, kuş cıvıltıları, Yesari Asım'ın udunun sesi, Münir Nurettin'in sesi, sevginin, saygının, komşulukların, güzelliklerin, merhabaların sesi gelirmiş kulaklarına... Burnuna mis gibi manolyaların, leylakların, erguvanların, güllerin ve ıhlamurların kokusu gelirmiş...
Şimdi değerli şairimizin dediği gibi, kapatın gözlerinizi bakın ne duyuyorsunuz? İnşaat gürültüleri, klâkson sesleri, yumruklaşma sesleri, kavga gürültü sesleri geliyor... Egzos kokusu çiçek kokularını bastırmış, gülmeyen ve dövecek gibi bakan yüzler, kavgaya hazır, selamlaşmayı unutmuş yabancı yabancı bakan yüzler var...
Ah sevgili İstanbul... O güzelim köşklerinin yerinde tepeden buz gibi bakan devasa yapılar var... Zavallı ağaçlarının çoğu yok olmuş... Kalanların boynu bükük, korku içinde... Uzak mesafeleri yakın eden metrolar var ama, biz komşularımıza elimizi uzatamayacak kadar uzağız... Görünmez, güvensiz duvarlar var aramızda... Çok yazık... Her şey bitti güzelim İstanbul'da... Aynı binalarda kim doğmuş, kim ölmüş bilmiyoruz. Belki sessiz çığlıklar var tam yakınımızda, ama kulaklarımız sağır, gözlerimiz kör... Ve hâlâ bir şeyler ümidederek kalmaya devam ediyoruz...
Şiirinizi okuyunca müthiş bir hüzün kapladı içimi... Hani derler ya, bir dokun, bin ah işit, diye...
İnsanın içini sızlatan gerçeklere parmak basmışsınız... Keşke zamanı geri döndürmek mümkün olsa... Saygılar değerli şair...
Reçetesiz kullanılan ilaçlar
gariplerin midelerini ağrıtıyor.
bağrış-çağrız feryatlar olacak
usûl öyle usûlsüzlere ama dinleyen
ve anlayan yok o feryatları...
Ne yazık ki sadece işitiliyor.
Sıradan gürültü işte.
Harikaydı gene.
TEBRİKLER ÜSTADIM
MUHABBETLERİMLE
uyanınca bir göz atarsınız diye., elimdeki gazeteyi masanıza bırakayım
yanına da bir bardak soğuk su…,
Okyanusları içerdik - şimdi bir bardak su ve acı- çığlığı çalan bir çiy bünyede sustu bütün martılar- yüreğinize emeğinize sağlık hocam- saygılar...
gidişat bu ,kabus değil.Olamaz canım hadi canım sende hiç değil.
kutlarım
namık cem
Martılar İstanbul'u anlatırken belki de susturulmuş çiçeklerin arasından geçen baharları da anlatıyordu ... Ama biz anlamadık...
Gökyüzünden bakışlarımızı çeviremeyip toprağın özlemini hissettik...
İstanbul'u köşeden izledik belki de...
Boşlukları yırtarcasına çıkan şimdiki çığlıklarımız ne zamandır yutkunmamıza sebep oldu...
egoları için dünyayı cehennem yapma yolunda birbiriyle yarışan onlarca insan varken İstanbul şimdiki halini bile aratacağa benziyor .Ne yazık...geriye kapılar kalacak sonrası boşluk...
Muhteşemdi... Geleceğin gazetesi iç açıcı haberlerle dolu olmasa da...
Gönülden kutluyorum...
Saygı ve sevgilerimle
Bu şiir ile ilgili 51 tane yorum bulunmakta