Ne desem olmuyor
Ne söylesem anlamsız
“kelimelerin kifayeti yok ” bizimki o misal
Her şey değişiyor zamanla
Her şey yalanlaşıyor
Tek seni sevdiğim doğru olan
bulutlardan düştüm küçücüktüm
ellerimde oyuncaklar..
daha yeni yeni büyüyordum.
bilmiyordum ihaneti
tozpembe dünyalarda yaşıyordum
bulutlardan düştüm küçücüktüm.
Teyet geçtiğim şu hayatta ne varsa
Uğruna yaşamaya değer
Ve ölmeye
Sevmeye değer ne varsa
Sen o sun
Unutulmaya yüz tutmuş
fırtına öncesi durgun deniz gibiydi gözlerin
yüreğimi alabora edecek
ellerimin müebbet yalnızlığını hatırlattı
parmaklarının dokunuşu
sanki ruhuma dokundular da tek tek
alev alacak yüreğim sonra yangına sonra küle dönecek
Aygül'e...
anlatamam kendime dert olur yokluğun
aklımın labirentlerinte hayallerim bir bir kaybolur
ne yana sapsam sana çıkıyor bütün yollar
göçebe değil ki yüreğim yorgun...
nerde başladık nerde bıraktık
kalbimiz avuçlarımızda
hep olmayanı aradık
yorulduk yarıda bıraktık
sonu gelmeyen yolculuğa alıştık
Yağmur mevsiminde gözlerim, avuçlarım sırılsıklam
Serzenişlerini unutmuşum söylediğin şarkıların
Vazgeçişlerin, sonu yok yeniden başlangıçların...
Haydi git haydi…
Göç mevsimi kırlangıçların.
eylüle nazire yapıyor sanki gözlerin
güneşi batıyor bu aşkın sonsuza kadar
son yaprağının düşmesi gibi kuruyan ağacın
öyle çıplağım öyle yalnızım
esiri olacağım sensiz günlerin gecelerin
yüreğime pansuman olmayacak hiçbir aşk
mehter takımı gibi
bir adım ileri
iki adım geri
hiç bir yere varamıyor
bu kalbi söküp atmalıyım
seni sevmekten başka bir işe yaramıyor
öksüz bir aşkın yol ayrımında düşürmüşüm
yüzümü
uzun zaman oldu kalbimin atı$ını
duymayalı
aynalara küsmüşüm
merhaba sayın sarı ben sivas cumhuriyet üniversitesi güven tanışıyormuyuz