Bir çocuksu tatlılık
almış sakin sabahı
Ağaçlar da geriyor
toprağa kollarını.
Bir titrek buğu
örtüyor ekinleri,
Dinle çocuğum ıssızlığı.
Dalgalanan ıssızlığı,
vadilerin kaydığı ıssızlığı,
yankıların olduğu ıssızlığı,
alınları toprağa eğilten ıssızlığı.
Korkuyorum yitirmekten
o eşsiz;
yontu gözlerini senin
ve gece;
yüzüme koyan ezgiyi,
kimsesiz gülünü ah soluğunun,öylece.
Ne boğa tanır seni ne incir ağacı,
Ne evindeki atlar ne karıncalar
Ne çocuk tanır seni ne de ikindi
Ölüsün çünkü, dirileceğin de yok
Taşın sırtı da seni tanımaz artık,
Nasıl da yalnızsın evinde
Amparo,
aklara bürünmüşsün!
(Ekvator, yaseminle sümbül arasında.)
(Şiir 'Cinayet Gırnata'da işlendi' üçlemesinin 2. şiiridir)
Ölümle başbaşa yürürken görüldü o
Korkmadan tırpanından
-Gene de kuleden kuleye güneş
Çekiçler örsde.
Saat beşte akşamlayın
Tam saat beşte akşamlayın
Ak çarşaflar getirdi çocuk
Saat beşte akşamlayın
Hazırdı bir sepet kireç
Saat beşte akşamlayın
Ben ölünce;
gömün gitarımla beni
kumlara
Ben ölünce,
portakallarla
Kurtuba
Uzakta tek başına
Ay kocaman at kara
Torbamda zeytin kara
Bilirim de yolları
Varamam Kurtuba'ya
Göğün yeşilinde
yeşil bir yıldız
ne yapabilir, sevdiğim,
yitmekten başka?
Soğuk siste
İşte şimdi cahilliğime yandım.Nasıl okumadığım,nasıl kaçırmışım imgelerle böylesine oynayan bir üstadı.Türkiye Kominizmden izler taşıyan Latin Amerika sanatçılarını nasıl da uzak tutmayı becermiş.Aferin bize.Ne diyeyim utandım insanlığımdan.