Düzgün cilalı tahta
siyah ve beyaz kare
özlerine varabilmek için olayların
yalancı kılıflarından ayıran
bir hiçte bulunan
çabucacık yapılmış bir taslakta
Rüzgâr melodi taşır piyanonun gamları üzerinde
Hızla dolaşır
Çitlerin üzerinde serçeler
Akorların yoğunluğu, notaların vuruşları arasında
Çiçeklenmiş ıhlamurların gölgesinde
Banklara oturan kadın
gölgeler simsiyaha meyillidir.
siyah görünür
uzaktaki her şey.
beyazın bile
gölgesi siyah
bakanın bakışından uzak.
demez miydim ben sana?
bir poyraz çıldırısında
yitirdik kendimizi
boş düşlere yuvarlandı başımız.
demez miydim ben sana?
bir kuzgunun örselediği yaralarım uykudan uyanır
yine başladı geceyi kanırtan acıya göç
geride kaldı bozkırın ılık gecesi
gün yanığı sessizlik
sen misin değişen,
yoksa ben mi?
mazine eski perdeler iner
uçuk rengiyle dolaşır
kırık bir kalbi boyar
uzun yasını koyarsın ceplerine;
hiçbirini incitmeden
Baksana!
Görebiliyor musun?
durmaksızın dönüyor
rüzgârın kızarttığı gözler
beyin kasveti emiyor
bir ihtiyaç gibi
Bizleri karınca ordusu gibi saran
Alevlerin ağzında
Tek başına
Son yaylım ateşini sabırsızlıkla beklediğim anlar
Oldu
Hiç kimseden yana değildim
Aralık sabahının güneşiyle
soğuk sis dağılmak üzere
güller ve çalılarda su damlası bırakarak
parkta üç sıçrama taşı
köşeleri çamura batmış
münzevinin ömrü hangi köşesinde ölmüş?
Karanlığı severim
çatılardaki akşamın tüm ışıklarını söndürdüm
bir zamandan bir zamana
düş ürettim yalnızlığın içinde
aslında değil de
ben öyle sanıyorum.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!