dokunduğun hücre ölümsüzlüğünü ilan eder
acılarını da aldırır yarınlarına
yaralarından seversin ab-ı şiir olur
yüzyıllar anca paklar bizi
sesin dalgalara hapsolmuş
görüşme günü haftada bir
işteşi eksik bir öznesin onda da
gidişsiz ve dönüşsüz
ve Eskişehir ayazlarında
buğulu cam cansızlığında
bazen kağıt ağlar, bazen küser
sebepsiz sanarsın da konuşamaz ya
beni kirletmene izin veremem diye çığlık çığlığa
af dilerim bütün kağıtlardan
aklımda olduğun her an için
haziran sıcağı kadar af dilerim
Kağan’a ve Enes’e ve diğer lavantalara...
yaprakların üst kısmı kızarırmış
en önce
en çok
bir
geceleri sığındığım hâlâ senin gölgen
olmayan diyarın
ölmüş güneşi sağ olsun
baykuş kanatlarında mahpusum
hayatla hayâ ortasında
şimdi kanadındayız bir karganın
bir karga ki akıntıya kapılmış
ben suyun tazeliğine kardeş
sen dimdik taşlarla can ciğer
parmaklar gösteriyor kargayı
kınıyorlar gamsız dudaklarıyla
özlemdir yastıklardan akan geceye
torpil geçilmişlerin aksine ispat
solmuş mevsimsel hevesler gibi bir hastalık
dolmuş ütopya biz üretim fazlası
biz ve beşikte alnına kurşun yemiş hayallerimiz
bugün biri gitti
bir şair öldü
bir şiir doğdu
ve bir yıldız daha astı kendini gökyüzüne
gönül evvelden söylenmedi bunca çuvaldız
bak bana
ç/ölü göreceksin
ne dilimde ne gözlerimde
ruhunda bul beni
ellere emanetken gözlerimde bitemezsin
atmosferin kapısında bir çift ayakkabıyızdır belki
sağ tek sen sol tek ben aşikâr
veya farklı kapılara aidizdir
veya farklı atmosferlere
bilemeyiz
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!