zamanı evin en yüksek köşesinde
üstü tozlu
içi tuzlu
unutmuşuz
elde kalmış yalnız (k)ol saatleri
emekli mevsimleri inletip
bir çamın gözbebeğindeydi aşklarımız
bazen bir kutu kal kırmızısında
kimimiz yaşadı, kimimiz öldü
bazılarınınsa daktilo tuşlarındaydı
onlardan kavuşanlar oldu, kavuşamayanlar oldu
reçinesiz arşeler gibiydi bazı aşklar da
(k)ayıp düşler sorgulanıyor şimdi
suretler ufalanmış da sayılmıyor
sözü edilmiyor (s)onun
ay uçtu uçacak suya yar olmadan
kınalı kalpleri süzülüyor yarınların
bir yelkovana tutunmuş
izliyorum seni
elin şükrüne musallat olur gibi
şerefelerden intihar eder
bekler bir güvercin tutsun diye
yine de ayraç eder gibi hayatıma gözlerini
farz et ki kaldık ikimiz de
külahın dibine mutlu son derler
mutlu mu
son
şahlanan hisler firar edemezdi geceleri
sevmezlikten gelmeli
halbuki hangi raya baksam
ucu sen, bucağı sen
biliyorum dünya yuvarlak
ve iklimler çeşit çeşit
ve insanlar düş düş
ben kaybolmuştum bir dostun sokaklarında
lakin bilirdim o da kaybolmuştu
başka dostun başka sokaklarında
köpeklerin dikkatini çekmemek için koşamıyordum
hava da karanlıktı üstelik
önümü dahi göremiyordum
susam olmuşuz melekler germişler kanatlarını
değmesin bir hüzün aman diye
gün olmuşuz gece olmuşuz
kurşuni geçmişi doldurmuşuz kutulara
soldurmuşuz çiçeksiz düşleri de biz olmuşuz
yokmuşuz düşünsek de bundan önce
susuyorum, öyleyse varsın
gariptir başka ne var bilmiyorsun
acı var, sonsuzumsu
görmek ama bakamamak var
baştan ayağa sen olunan zamanlarda
aklına bile gelmemek var
soğumuşsan insanlardan
canımı yak da körü körüne
koruma kor ol
sen solma diye kuruttuğum dostlardı
sen gitme diye gittim kendi ağacıma ip oldum
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!