Saat kaç?
Saat kaça vuruyor?
Sana bu saatler neyi hatırlatıyor?
Sen bu saatlerde çıkardın sokaklara
Rüzgar saçlarını okşardı
Bu sevdanın hazin öyküsüdür,
Daha yaşı küçüktür, ilk sevmeleridir,
Yüzü kızarır, rengi atar, konuşamazdır,
Çoçuktur ama gerçekten aşıktır.
Şiir yazmaya başlamıştır,
Yaş bir ağacın kuru dalıyım.
Düşmeye niyetliyim,
Ha düştüm ha düşecek cinsteyim,
Kolum kırık, kanadım kırık,
Konmasın kuşlar, börtü böcekler...
Her an düştü düşecek biçimdeyim.
Üsküdar'dan geçerken duyarsın sende gürültüyü,
O zaman anlar mısın, neden güderim ben bu ülküyü...
Seni bugün mutlu görmek istedim,
Hayatına hayat katmak istedim,
Biraz yüzünü güldürmek istedim,
Sen yine haykırışlar içindesin.
'Kendimi ezdirtmem' diyorsun,
Hastane önünde sel olmuş gözyaşlarım,
Sevmeyen dahi ağlıyordu,
Yeri göğü inletirken asi haykırışlarım
Üç hilalim boynunu büküyordu...
Gurbetteydim, derdimi fazla sanırdım,
Üç harftir yazılışın,
Dile gelirken, insanı da yormuyorsun
Yazılışın ve söylenişin,
İnan bana çok kolay geliyor.
Bunlardan dolayı basitsin,
Kalbe girerken zehirsin.
Damlaları küçüktür,
Gözlerden akan yaşların.
Değeri büyüktür oysa,
İçten içe biriken damlaların.
Bir veda busesinde süzülen,
Bu saatten sonra,
Sana yok diyeceğim
Benim katli vacip sevgilim
Bu saatten sonra
Yüreğim kan ve gül takacak gözlerine
Mahkumlar misali karanlığa hasret kalacak yüreğin.
Evladını yitirmiş bir anne gibi dilenci sevdam,
Evine iki lokma götürmek için
Kapı kapı iş arayan baba misali dilenci sevdam...
Bir kenara itilmiş mazlumlar gibi dilenci sevdam,
Yüreğinden kan döken sevdalar gibi dilenci sevdam...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!