Günahkar bir şehrin serseri çocuğuyum
ağzımda sigaram
saat,saat sabah olmuş
5:18...
martı, işbaşı
fare,deliğinde
Bir yolculuktur ki;
Uğurlayanlar da bilmez, giden de...
gidilir bilinmeze...
Ne istasyon,ne bir fren sesi, ne inleyen vagonlar.
Sadece, ip gibi dizilmiş hayatın sillesi önünde eğilen raylar...
ve ben ' o insan nefesleri ile boğulmuş vagon camlarından gördüklerimi anlatamam...
Kaldırım taşları, yürümekten keyif aldığım yollar...
Onlar da sana hasret.
Ben gezdikçe üzerilerinde,
ağlıyorlar...
Kum tanelerini süpüren kızgın rüzgar,
Yaprakların merhamet dileyişine aldırmadan koparıp vurur yere onları.
Sanki rüzgar bir cellat ve tabiat soy kırımın eşiğinde.
Sanki emri alan askerler gibi fırtınalar
Kaçışan canlıların peşinde...
Zira hayattaydık hepimiz.
Ve hayat hepimiz için eşitti...
Kara bataklar bile paylaşırdı gagasındaki balığı martıyla...
Ve çocuklar seksek taşlarını kırarak büyürdü, müsrif olmamacasına
Dostlar biz aşık olmadan önce ne idik?
Bir insan mıydık?
Bir canlı mıydık yoksa?
Nefesimiz kesilir miydi mesela ilk buluşmamızda
Yada ellerimiz terler miydi o elimizi tutunca?
Yerimizden kalkmak bile istemezdik
Uyumak istiyorum
Örtün üstüme yalnızlığı
uyuyamayacaksam da
biraz durup düşünmek istiyorum
Beklemek böyle olacak zaferi
Çaresizlik
Çaresizlik bir deniz gibi...
Yelkenimiz yoktur,
ne de bir küreğimiz.
Gideriz ama bilinmez bu gidiş,
Bu bayram da bir bayram
Beklenen her bayram gibi
Beklemesi meşakkatli ama bir ruha sahip
Özleyenler de var, bilmeyenlerde...
Bu bayram da her bayram gibi mi?
Öyle değilse?
Bir günah işledik
Böyle başladı her şey..
Sadece bir günah işledik ve bitmedi bir daha başımızda eksikler.
Sen ölümü ölümsüzlükten önce sanıyorsun can gardaşım
Ölümün sonrası, ölümsüzlüğün öncesi olamaz
Biri hiç başlamazken diğeri son bulmaz...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!