Küçük fahişe
öğrendim artık düşmemeyi
attığın çelmelerle
yüreğimdi yara bere
iyileşti
iyilerin savurduğu tebessümlerle
Var mısın kumara sevgili!
Kaybedersem yüreğimi
Kaybedersen yüreğini...
Mahallenin yetimi aşk
Ne hakkını veren var
Ne hakkıyla bilen...
Atın tekmesiyle yere savrulan meczup asaya benzettiği sopasını eline alarak doğruldu. Sinirinden rüzgara kapılmış yaprak gibi tir tir titriyordu. Bu zalime kan çanağına dönmüş gözlerle keskin keskin baktı. Adeta asasıyla firavunun karşısına dikilmiş Musa gibiydi ki öyleydi. İyilik ve kötülük sadece şekil değiştirerek karşımıza tekrar tekrar çıkmaktaydı. Sadece zulmün senaryosu ve şahısların isimleri değişmekteydi. Musa'nın ismi Tuğba, Nicole, Ahmet, Gabriel yahut Deli Rıfat olurveriyordu. Konuşmamak için dudaklarını kanatırcasına ısırdı. Onun için Allah'a havale etmek en güzeliydi. Hüküm verenlerin en güzeli Allah'tı. Zalime ve etrafındaki soytarı takımının mağrur bakışlarına dayanamadı.
"Mazlumların Rabbi olan Allah'a and olsun ki! " diye haykırdı. Etraftakilerin yüreklerini bir sessizlik ve ürperti kapladı. Rıfat'ın yüreğinden Harunca bir hitabet yükseliyordu şimdi!
"Ey zalim! Sen beni sahipsiz sanma, sahipsizlerin sahibi Allah'tır! Seni bu saltanattan düşürecek olan bir ahtır! Beni nefsin için oyuncak mı sandın oynar durursun! Sende elbet bir gün bir zalimin elinde köpek olursun! Senin gibi zalim olup saltanatım olacağına beni meczup yaratana şükürler olsun! Ettiğin ne ise yanına kar kalmayacak, eden ettiğini bulacak! Unutma efendi! Mazlumun ahı indirir şahı! "
Bu kükreyişi duyanlar hayretler içerisindeydi, bu meczubun dilinden bunlar nasıl oldu da dökülüverdi.
Deli Rıfat yine, yeniden gülmeye başladı!
Ve sonra...
Medeniyet çağı bu!
Işık hızı; katliam, açlık ve sapkınlık
Hepsinin ardında topal insanlık
Yükselmeye devam ediyor
Ceset ceset
Pek âlâ bu medeniyet
Şaraplaşmış
Her fahişenin
Hayali
Biraz kızıl, biraz beyaz
İçini ısıtacak
Çocukken anlamalıydım
Sevdiğim kediden yiyince tırmığı
Nankörlük!
Her sevginin karşılığı
Lakin geç oldu...
Nesillerimizi; imanımızın, tarihimizin, kültürümüzün ve geleneklerimizin saf yansıması olan münevverlerle emzirmemiz her şeyden daha evladır. Ancak bu şartı yerine getirdikten sonra onları dünya denilen bahçeye salabiliriz. Aksi tahmin bile edilemeyecek facialara sebebiyet verecektir. Düşünsenize, bir kuşun yavrusunu yumurtadan çıkar çıkmaz uçsun diye yuvadan dışarıya yuvarladığını..!
Ölü çiçekler diyarıdır ülkem...
Binbir zalimin ayakları altında ezilen...
Bilmediler ki ezenler!
Kokusu siner,
Umut olur ezilenler...
Otobüs koltuğuyum bu aralar,
Memleketteki bütün g*tlerle ben uğraşıyorum!
Otobüs koltuğuyum bu aralar
Gelen gelene, ezen ezene
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!