omuzlarımı çektim bir köşeye de
neden bu kadar çok ceset var gardırobumda
diye görüştüm kendi kendimle
başımın üzerinden hiç eksik etmediğim o soruyu
ve benzeri kız kardeşlerimi
Gurbet soylusu bir genç
Ağlar sessizce
Ve gizliden gizlice
Kaf dağı
Af dağı
Araf dağı
Misafir gelir diye,hafta dışı
Gittim kaynağına çocukluğumun
Tahta kaşıklardan altı tane
Aldım, biraz teselli biraz bahane
Çekinmedim masrafın kendisinden
Kalbi dışına ağlayan kadınlar
Giyer gibi aşkların bu kara çeşidini
Der ki gece yağmurlarından kork
Ve uzak dur bildiğin bütün aynalardan
Dudakları çehresine tutuşturulmuş bir ateş
Vehim sarkacına benzeyen başın
Varıp geliyor aşk
Salındıkça gerçek
Bir gece bir gündüz
Ne vakit ki kendinizi
Bir yosmanın kirpiklerinde asılı gördünüz
Duvardan duvara ölü bir ses
Gibi dalıp gideceğim
Kediler farkında olmayacak
Rüzgarda kedilerin farkında
Ayaklarımı turuncu bir özlemle boyayıp
Sana olan gitmelerime
ilerisi yok
bu entel kuyunun
gel ey aşk
gel az gelişmiş bir tümörün içinde
acilarımızı tefekkür edelim
Gözevi beşeri olmayanlar giremez
Tabelasını okumaktan uzak duran adamın
Küfrüne kefil olan kediler
Sürtünerek(keşiş endamıyla) ilerler bu sokakta
Zebani fobisi olanlar giremez
Kesin kes talimatı böyle tabiat ananın
Kemikleri sızlatan bu soğuk esinti
Canımı nasıl da yakıyor
Kalkamıyorum
Hiçbir fotoğrafın içinden
Yüreğimden bir ağıt kalkıyor
Bir avuç dolusu anılar
Bir aşkın iskeletiydi daha çok
Ya da anlamından uzak su lekesi
Mendil içine sarılı bir tüy
Aradığım bir şey olmalı
Gül dalından daha çok uzun
Ya da dolduracak kadar avuç içimi
Evliya Çelik bir söz ustasıdır..ama sözü harc-ı alem kullanmaz..ettiği her kelam mutlaka bir düşüncenin bir hakikatin işaretidir ya da bir durumun tespitidir..sözü böyle gönül vurucu kalbe extra infarkt sağlayıcı bir tarzda kullanabiliyor olması ise onu diğer bazı söz cambazlarından farklı kılan en ...