Sadakat rütbesinde eriyen bir mum
Gibi eriyorum
Bir asrın karanlık odalarında
Siz ey kuşlar
Merhamet ediniz
Şu kendini vakte yok sayan adama
Sıtma geçirir gibi
Aklıma geldi
Yüreğimden söküp attığım anılar
Unutmaya bakıyordum
Baktıkça hayata
Gözlerimin direğine asılı elbiseler
Ben
Sensizken
Bu türküyü dinleseydim
Gönlümün dili
Sarmaş dolaş arılarla
İlgisizlik diye bir böcek
Düşerse içtiğin çorbaya
Söyle nasıl seslenirsin
Söyle kendine Alman gibi duran garsona
Ve diğer akıl hizmetkârlarına
Bildiğin acılara hiç el kaldırmamışken
Öyle bir gömleğin yok dese de annem
Oturdum hatıralarımın başına
Üst üste istiflenmiş
Bir aşkın kalın ince günleri
Ritimsiz kahkahalar, yarım notalar
Belki bir delilik
Yetmiş yıl süren
Geçim savaşlarında Ali Bey.
Bu günlerde çok çekildin kalbine, en geriye
Allah vardır ve birdir diye diye.
Bir düzine dert ve ihtiyaç kalemi
Ah sevdiğim
Cumartesiye bakan
Bir evin balkonunda
Toprağı kurumuş saksılar gibiyim.
Her akşam,
Evliya Çelik bir söz ustasıdır..ama sözü harc-ı alem kullanmaz..ettiği her kelam mutlaka bir düşüncenin bir hakikatin işaretidir ya da bir durumun tespitidir..sözü böyle gönül vurucu kalbe extra infarkt sağlayıcı bir tarzda kullanabiliyor olması ise onu diğer bazı söz cambazlarından farklı kılan en ...