Slm.
Sevgili Arkadaşım.
Öncelikle iyi günler diler 'BENİ ÖYLE BİR YALANA İNANDIR Kİ ÖMRÜMCE SÜRSÜN DOĞRULUĞU' bu sloganınızın ömrünüzce sürmesini dilerim.
Siz ev hanımı olduğunuzu söylemişsiniz, Ev hanımları işsiz mi?
Ev hanımlarının işi en zor, en kutsal, en takdir edilmesi gereken bir iştir.
..
MAYIS AYININ BİZE ANLATTIKLARI 1
1 MAYIS İŞÇİ BAYRAMI
Mayıs ayı oldukça renkli bir ay. Önce 1 Mayıs işçi bayramı. Bu bayram kapitalizmin alabildiğine ezdiği işçiyi bir günle mutlu etme hayalinden biri. Boş bir hayal aslında. Su yerine serap. Gerçek yerine aldanış.
İşçinin hakkını vermeyen, onu alabildiğine ezmek için bütün imkanları kullanan kapitalizm onun ağzına bir parmak bal sürüyor. İşçinin hakkını vermek yerine onu sahte bir emzikle avutmanın adı.
365 gün ensesinde boza pişirdiğimiz işçi bir gün bayram etse ne olur. Kapitalizmin ağa babaları bunu onlara çok mu görecek ne dersiniz? Her gün kapının önüne konulmak tehlikesiyle karşı stres içinde yaşayan işçi bir gün stres atsa ne olur. Kıyamet mi kopar, dünya mı batar? Ama gel gör ki bu bayram daha çok kötü niyetlilerin kirli emelleri için bir fırsat mı bağışlıyor? Geçmişteki feci olayları hatırlayınca her 1 Mayıs’ta yeniden tekrarlanacağını düşünerek moral bozukluğu yaşamak bu bayrama tuz biber ekiyorsa da olsun. Bayramımız bayram olsun.
..
.BİRAZ UZUN BİR YAZI AMA MUTLAKA OKUYUNUZ.Öncelikli olarak şunu hatırlatmak isteriz. 'Bir gün, bir yerde, birşekilde yardıma muhtaç duruma düşebilirsiniz.'Yaşanan depremde hayatını yitirenler de sizin gibiydiler. Onlarındahayalleri, umutları, sevenleri vardı. Bütün bunları 45 saniyeiçerisinde yitirdiler.Hiç düşündünüz mü? İnsanlar hayatlarını neden kaybettiler? Kurtulma şansları olabilirmiydi? Kurtarılanlar sadece şanslı oldukları için mi yaşıyorlar? Unutmayın! Deprem ne ilahi bir ceza ne de çaresizliğin adıdır.Yarın bu soruların cevaplarını öğrenmek için çok geç olabilir! Erzincan'dan dinar'a, adana'dan marmara depremine kadar yaşadığımızdeneyimleri sizlerle paylaşmak istiyoruz.17 ağustos marmara depremi ve 12 kasım bolu-düzce depremlerinde görevyapan sivil savunma arama ve kurtarma birliklerince 224'ü sağ, 405'iölü olmak üzere toplam 629 vatandaşımız enkaz altından kurtarılmıştır.Tecrübelerimiz göstermektedir ki; Deprem esnasında bir merdiveni tırmanma veya inme durumunda iseniz yada birkaç kapıyı açıp uzun bir koridoru geçmeniz gerekiyorsa yerinizdekalarak sağlam bir eşyanın yanında pozisyon alınız.Asansörleri kesinlikle kullanmayınız.Ne yazıktır ki, pek çok vatandaşımız hiçbir koruma sağlayamayan(eşyasız ölü bölge) antre, hol, asansör boşluğu ve merdiven boşluğundahayatlarını kaybetmiştir. 'dayanıklı ev eşyalarının bulunduğubölümlerde oluşan yaşam alanlarını gördükçe yüreğimiz acıylaburkuluyordu.'Sarsıntıyı hissettiğiniz anda eğer çıkışa yakın bir bölgedebulunuyorsanız, derhal çıkın. Ancak, dışarı çıktığınızda dar bir sokakboyunca uzanan binaların arasında kalacaksanız 'yerinde kal ve sağlambir eşyanın yanında pozisyon al.' Prensibini uygulayınız.Pek çok vatandaşımız uygun davranış şeklini (bilinçsizce) tatbikederek hayatlarını kurtarırken, çok sayıda vatandaşımız da antre, hol,ve merdiven boşluğunda yaşamını yitirmiştir. Yine dışarı çıkanvatandaşlarımızdan bazıları da yıkılan diğer bir binanın altındakalmış veya trafik kazası geçirmiştir.Bazı vatandaşlarımızın şoka girmeleri veya derin uykuda olmalarınedeniyle yatakta yakalandıkları ya da koltukta oturur pozisyondabulundukları görülmüştür.Tavanla birlikte gardrobunun veya sadece tavanın altında sıkışanvatandaşımızın hemen karşıda duran çeyiz sandığı ve üzerine yığılmışolan yüklüğün önünde pozisyon alması halinde hayatı kurtulacaktı. Aynışekilde koltukta oturan vatandaşımız da kalkıp koltuğun önüne doğrupozisyon alsaydı hayatını kurtaracaktı.Kolon ve kiriş altlarında pozisyon alan çok sayıda vatandaşımızbinanın çökmesi nedeniyle bunların altında kalarak hayatlarınıkaybetmiştir. Ancak kolon ve kirişlerin yarattığı boşluklardan da çoksayıda vatandaşımız canlı olarak kurtarılmıştır.Sözkonusu durum bir tezata neden oluyormuş gibi görünsede bu tipvakaların binanın yıkılma şeklinden kaynaklandığı aşikardır.Kolon veya kirişlerin nasıl düşeceğini hesap edemezsiniz. O haldedoğru davranış biçimi sağlam eşyaların önünde veya yanında pozisyonalmaktır. Nitekim pek çok vatandaşımız da bu eşyaların üzerine düşentavan, duvar, kolon ve kirişlerin sözkonusu nesnelere zarar vermesinerağmen yok edememesi nedeniyle oluşan boşluklardan kurtarılmıştır.Evinizde devrilmesi muhtemel ev eşyalarınızı sabitleyin. (gardrob,mutfak dolabı, kütüphane, vitrin ve buzdolabı gibi...) Çok sayıda vatandaşımız binaları yıkılmasa bile anılan eşyalarınaltında kalarak yaralanmış veya hayatlarını kaybetmiştir.Mutfakta veya banyoda kullandığınız tüpü sabitleyiniz. Kullanmadığınızdurumlarda dedantörü çıkarın veya gazı ocaktan değil de ana vanadankesin.Banyo ve mutfaklarımızda kullanılan tüplerin genelde zarar görmedensağlam olarak çıktığı ve çöken binanın altında destek oluşturarakboşluk yarattığı görülmüştür. Ancak, yukarıdaki kuralın ihlalinedeniyleMeydana gelen gaz kaçağı ve ender görülsede su baskınından mütevellitölüm vakalarına rastlanmıştır.Evinizdeki sağlam eşyaların yanında önünde veya altlarında pozisyonalınız.İçlerinde çeşitli malzemeler konularak doldurulmuş olan çekyatların,sağlam koltukların, demir ayaklı masa ve sandalye gruplarının, çamaşırmakinası, bulaşık makınası gibi...dayanıklı ev eşyalarının metal çocukranzalarının, sabit makine tezgahlarının koruma sağladıkları ve sağolarak kurtarılan vatandaşlarımızın da yoğunluklu olarak bu alanlardankurtarıldıkları arama ve kurtarma ekiplerimizce beyan edilmiştir.Aileniz için deprem sonrası sığınacağınız emniyetli bir toplanmabölgesi beirleyerek buralara ulaşan alternatif yolları tespit ediniz.Muhtarlık, karakol, kriz merkezi, kaymakamlık, belediye, sağlık ocağı,poliklinik, dispanser ve hastane gibi... Kritik merkezlerin yerlerinive telefonlarını tespit ederek buralara ulaşan alternatif yollarıöğreniniz.Deprem sonr ası acil ihtiyaçlarınız için 'hayatı idame' çantanızıhazırlayınız.Bu çantanın içinde; el feneri, yedek pil, radyo, küçük bir çadır, uykutulumu veya battaniye, konserve, su, peksimet, tuz, şeker, bebebisküvisi, süt, ped, bıçak, kaşık, bardak, sefer tası, termos,ilkyardım çantası, mevsime uygun yedek kıyafet, ışıldak, temizlikmalzemesi ve kıymetli belgelerinizi muhafaza ediniz.Sarsıntı geçince çıkmak için acele etmeyiniz. Gaz kaçaklarına karşıkibrit veya çakmak kullanmayınız. Her bir oda için bir adet olmaküzere temin ettiğiniz el fenerlerinizi kullanınız. Bastığınız yeri vemerdivenleri kontrol etmeden hareket etmeyiniz. Su ve doğalgazvanasını kapatıp, sigortaları kapattıktan sonra temkinli bir şekildeçıkınız.Kesinlikle sokakta; binaların, ihata duvarlarının önünde, ağaç veelektrik direklerinin altında bulunmayınız. Dolgu alanlarından, denizsahillerinden, cami bahçelerinde minarelerden uzaklaşın. Parklara vegeniş avlulu okul bahçelerine sığının.Konutunuzu yoksa ev eşyalarınızı sigorta ettiriniz.Enkaz altında kaldığınızda yaşama umudunuzu asla yitirmeyiniz.Unutmayın ki erzincan depreminde nurcan hemşire depremden dokuz günsonra kurtarılmıştır. Bu nedenle kesinlikle umutsuzluğa kapılmayınız.Tecrübelerimiz göstermektedir ki; depremden hemen sonra, özellikle ilk2 saat içerisinde yaşanan şok nedeniyle kurtarma ekiplerinin sizeulaşması ve yerinizi tespit etmesi mümkün olmayabilir. Bu yüzden panıkyapmayınız ve enerjinizi tasarruflu kullanınız. Boşa harcadığınız herçaba için tükettiğiniz enerjiye ileride ihtiyaç duyabilirsiniz.Pozisyonunuzu koruyunuz ama hareketsiz de kalmayınız. Zaman zamanuzuvlarınızı oynatmak suretiyle kan dolaşımınızı sağlayınız.Kesinlikle üzerinizde sarkan cisimleri oynatmayınız, çekmeyiniz veyaayaklarınızla itmeyiniz. Eğer önünüz açıksa ve çıkabilecek durumdaiseniz, destek oluşturan eşyaları kıpırdatmadan dirseklerinizdenkuvvet alarak ilerleyiniz.Dışarıdan herhangi bir ses geldiğinde; eğer mümkün ise tiz ses çıkaranev eşyalarına ritmik bir şekilde vurunuz. Mümkün değilse en yakınkolona, kirişe, duvara, tavana vurmak suretiyle yerinizi belli etmeyeçalışın bu da mümkün değilseTırnaklarınızla zemini kazıyın... Çünkü arama ve kurtarma ekiplerininelinde bulunan cihazlar sesi birmilyon defa yükseltmektedir.Unutmayın! ... Yurdumuzun her köşesinden ve uzak ülkelerden gelenyüzlerce kurtarma ekibi size ulaşmak için çaba sarfetmektedir.Depremden sonra ilk 24 saat telefonları kullanmayınız ve trafiğeçıkmayınız.Eşyalarınızı veya ölülerinizi çıkarmak için ağır hasarlı binalaragirmeyiniz. Bu tip binaların bulunduğu cadde ve sokaklarıkullanmayınız.Ne yazıktır ki, bütün ısrarlarımıza rağmen bazı vatandaşlarımızınyukarıdaki kuralı çiğnemeleri hayatlarına malolmuştur.Enkazların üzerine çıkmayınız ve iş makinalarını kullanmayınız. Mümkünise enkazın etrafını bir iple çevirerek güvenlik bölgesi yaratın.Maksimum 4 kişilik ekipler oluşturarak arama yapınız. Basit kurtarmamalzemeleri ile çıkabilecek durumda olanları kurtarınız. Teknikmalzemeyi ve bilgi birikimini gerektiren operasyonlar için ısraretmeyiniz. Çıkardığınız yaralıyı taşımak için acele etmeyiniz ona,sanki kırılacak bir cam eşyaymış gibi davranınız.Kurtardığınız her bir canlı ve ölü için kayıt tutunuz. Ambulansplakaları ile gittiği merkezleri not ederek en yakın karakola veyakriz merkezine bildiriniz.Çöken binanın adresini, adını, kat sayısını, her katta kaç dairebulunduğunu, her dairede kaç kişinin kaldığını, parlayıcı- patlayıcı,kolay yanıcı ve zehirleyici maddelerin bulunup bulunmadığını tespitediniz. Mümkünse hanelerin basit krokilerini çiziniz. Derlediğinizbilgileri kurtarma ekiplerine ileterek onlara yardımcı olunuz vekesinlikle operasyonlara müdahale etmeyiniz.Afetin ilk dört günü enkaz altındaki ölülerinizi çıkarmak için canlıihbarı yaparak kurtarma ekiplerini oyalamayınız. Hele hele bunukıymetli eşyalarınızı çıkarmak için yapmayınız.Unutmayın ki, her yalan ihbarın sonucu diğer enkazlarda sağ olarakkurtarılmayı bekleyen vatandaşlarımızın ölümü demektirİhtiyacınızdan fazla yardım malzemesi talep etmeyiniz.Yakınlarınız için en güzel yardım ilk 4 gün trafiğe çıkmamaktır.Şehir dışından yakınlarına yardım edebilmek amacıyla gelecekvatandaşlarımız şunu asla unutmamalıdır ki; kara yolunda yaratacaklarıtrafik şıkışıklığının sonucu vaktinde ulaşamayan kurtarma ambulansekipleridir.Bir gün, bir yerde, bir şekilde yardıma muhtaç duruma düşebilirsiniz. ALINTIDIR.
..
SİGARAYI BIRAK, OKUMAYA BAK kampanyasını UYGULAYALIM! ...
Bu kampanya sağlığımızı korur,varlığımıza da sınırsız katkı sağlar.
Saygıdeğer okuyucularım: Bir önceki yazım da (Sigara Cehennemin bir Kıvılcımı,parçasıdır) dedim ve küçük ayrıntılarla sizi bilgilendirmeye çalıştım.
Bu yazımda da (Sigarayı bırak,Okumaya bak) kampanyasından bahsedeceğim.
Aslında bu kampanya onbir yıl önce başladı.Kurucusu olduğum Göller Bölgesi Yazarlar ve Şairler derneği başkanıyken, Sağlık il müdürlüğü ile
..
Kurulmazmis kim demis ev ustune ev kurduk
Akrabayi kusturduk komsuluktan dem vurduk.
..
Her sabah erkenden kalkıp saat tam 7 de kahvaltının hazır olmasını isterdi. Öyle titizdi ki çatalı, kaşığı, bardağı ona özeldi, kimsenin kırdığı ekmeği yemez, ona özel olanlara kimse elini süremezdi. Evdeki tüm hizmetçiler ondan çekinirdi. Aslında zayıf, çelimsiz, kara kuru biriydi “Hanım Ayşe” ama güzelliği dillere destandı.
İnegöl kaymakamının biricik eşiydi. Şayet bir yere oturmaya ya da yemeğe gideceği zaman, özenle giysilerini giyerdi. Misafirliğe gideceği ev için giyeceği elbiseye uygun ev terliklerini de itinayla seçerdi, makyajı, kokusu, duruşuyla zaten o namı hak ediyordu:
Hanım Ayşe.
Tüm zamanını değerlendirir, hiçbir şeyin eksik olmasını istemezdi. Her şeyi planlı ve programlıydı, hatayı asla affetmezdi. Ev çalışanlarından birinin en ufak hatası, ya maaş kesintisiyle ya da hatanın büyüklüğüne göre işten çıkarmayla bile sonuçlanabilirdi.
1981 yılının ilk ayları gene bir misafirlik durumu vardı ve tüm ev ahalisi seferberlik ilan etmişti. Herkes Hanım Ayşe’nin etrafında fır dönüyor, Hanım Ayşe her yana emirler yağdırıyordu. En çok tekrarladığı cümleyse;
..
25.09.2011
Bu ne istek böyle bitmek bilmiyor
Ev altun isteyip durdu Hacerim
Çok istiyor ondan yüzüm gülmüyor
Ev altun isteyip durdu Hacerim
..
Bugün dünden sıcak olacak. Haberler böyle söylüyor. İzmir Bostanlı mevkii rüzgâr almasına rağmen çok sıcaktı. Diğer yerlere gitmiyorum. Konuştuğum arkadaşlar böyle söylüyorlar. Meltem esiyor. Ateş gibi. 1981 Temmuz ayın sıcakları neredeyse sıcakların doruk noktasıydı. Dün sıcaklık gölgede kırk dereceye çıkmıştı. Son yüzyılın en sıcak günlerini yaşadığımız söyleniyordu. Bu yıl ramazan Temmuz sıcaklarına denk gelmişti. Ortalık kavrulurken oruç nasıl tutulurdu ki?
Üç kişilik bir ekiple çatı onarım işi aldık. Ev sahibi Ramazan bayramı gelmeden bitirmeli diyordu. Bahçeli dubleks bir bina. Ev sahipleri yerli İzmirliler. Çalışmak için geldiğimizde bizi ev sahibinin hanımı karşıladı. Ustamız Hasan usta elli yaşlarında kara kuru zayıf bir insandı. Benden on yaş büyük Osman, Mardin’den yeni gelmiş, sıcaklara alışkındı. Bense askerden yeni gelmiştim. İzmir’de doğup büyümeme rağmen İzmir’in sıcaklarına alışkın değildim.
Hasan Usta ev sahibesiyle konuşurken, kadının kıyafetine bakarak, “oruç tutmaz bu kadın” diyerek sevinmiştim. Sıcaklarda oruç tutmak zordu. Hele inşaatlarda çalışırken daha da zor oluyordu. Biz ise çatıyı tamir edecektik. Güneşin altında çalışırken oruç tutmak bizim için kolay değildi.
Hasan usta, çocuklar “.- Ben güneş altında iken tutmuyorum. Sizde tutmayın. Sonra orucunuzu tutar ödersiniz” demişti. Hasan usta Erzurum’dan yirmi yıl önce gelerek İzmir’e yerleşmiş. İnşaatlarda çalışarak geçimini sağlıyordu. Lisede iki, üniversitede üç çocuk okutuyordu. Yaz günü çocukları değişik işlerde çalışıyorlardı. Bazen çocuklarından bazıları bizim yanımıza çalışmaya geliyordu. Nedense Hasan usta çocuklarıyla birlikte çalışmayı pek istemiyordu. Belki çocuklarının başka ustalar yanında çalışmasının onlar için daha iyi olacağını düşünüyordu. Bu konularda pek konuşmak istemezdi. Osman ağabey çocuklarını Mardin’de bırakıp buraya çalışmaya gelmişti. Onun da üç çocuğu varmış. Ben ise bekâr… Ramazan ayı yaklaşırken, Hasan usta her ikimizle oturup konuştu.
..
On yıl kadar önceydi.Sıcak bir yaz günü,güneş tepede bütün sıcaklığıyle etrafı yakıyor,aylardan Temmuz,İzmir şehrinde kış mevsimi zaten yaşanmaz,kara hasret kaldık.yazları da felaket sıcak.fakat ben hiç şikayetçi değilim,bu sıcaklardan daha şiddetlisi cehennemden Allah bizleri korusun,hayattayken gölgeden yürüyebilir,hatta sokağa çıkmayabiliriz de.ama öbür tarafta kaçış yok.Allah bizi doğru yoldan ayırmasın,.. Limontepe yolu üzerinde Yeni Çamlık semtinde bir arkadaşa gidilecekti.Yasin İ Şerif okutacaktı,okuma bilen arkadaşlar toplanmış bana da haber verdiler.Taksi durağına yakın bir ablamızın evinde toplanacaktık.ben erken gittim.ince yazlık bir mantom vardı,sırtıma geçirdim, kapıyı kitledim,evdekilere not bıraktım.nerde olduğumu bilsinler diye.Çiftlik camiinin karşısında oturuyordu bu arkadaşım,zile bastım,gelen yok dedi beni yukarı çağırdı.
Abdest aldı, giyindi ben otururken.kapı zili çalındı.
Arkadaşlar gelmişti
Yukarı çıkmasınlar dedi.caminin önünde bir bank vardı,oraya oturdular,sen in ben de kapıyı kitler inerim dedi.ben mantomu çıkardığımı sanıyorum,askıda aynı renk olan ev mantoyu aldım giydim.aşağı indim.giydiğim manto,bedeni büyük ve daha kısaydı. Benimki de uzun olduğu için alttan koyu mor tonunda göze batıyordu.arkadaşlar fark etmişler ama bir anlam veremedikleri için bana bir şey demediler. Gelenler 3 kişiydi,bizler de iki,taksimetreli taksi çağırttık. Şoför yalnız dört kişi alabilirim dedi.Ben o yolu bildiğim için siz gidin ben Limontepe de çalışırken,bir yıl aynı yoldan gittim geldim.
Siz gidin ben otobüsle gelirim dedim,onlar gitti ben durağa kadar yürüdüm,durak Ragıp Üzümcü okulunun yanındaydı.durakta bekledim birkaç dakika baktım,gelen giden kimse yok,otobüs geçmedi
Allah allah dedim,ne oluyor.,birisine sordum,kardeş dedim. Otobus durağı değişmiş mi? evet yol 0narımı var,durak okulun ön tarafında,o caddeden işliyor dedi.ben yanıyorum,ama neden sıcakladığımı anlamıyorum,yürüdüm,yok ayakta durdum,araba bekledim,gibi şeylere yordum. Sırtımdaki iki mantonın farkında değildim.otobüs geldi.biletimi attım
Oturdum, boş bulduğum yere.baktım sıkıntı basıyor,şoföre bey efendi dedim,durak değişmiş,güzel,ama neden bir işaret bir yazı veya levha koymamışsınız?
Kaptan şöyle başını çevirdi,kızacağina,gülmememk için kendini zor tuttu.
Git hanım dedi belediye başkanına sor. Içinden mutlaka demiştir giyimine bakmıyor, haline bakın
bu Allah'ın sıcağında Temmuzda kat kat giyinmiş,aklından herhalde zoru var,haline bakmıyor,beni sorguluyor., 3-4 duraklık bir yoldu..adrese göre indim. Karşı sokağın içinde beni ev sahibi hanım bekliyordu...El salladı yürüdüm 0na doğru..beni aldı.marangozhaneleri vardı birinci katta. Evleri bu dükkanın üzerinde müstakil bir evdi. Merdivenlerde soyunmaya başladım.,nasıl çözdümse düğmelerini bilmiyorum,iki mantoyu içiçe vermişim,hanım aldığı gibi mantoların yanına bırakmış..okuma başladı,bitti.dua yapıldı,ikramlar verildiArkadaşlar ve diğer komşuları yavaş yavaş gitmeye başladılar..Biz sona kaldık.eve otobüsle dönecektik.mantolarımızı istedik.herkese mantosunu getirdi,arkadaşlar giyinmeye başladı.Bana kolları içiçe iki mantoyu birden verdi,buyur dedi.Bir de buyur etti..
Bu mantonun işi ne mantomun içinde diye sordum? bana siz iki manto birden verdiniz cevabını verdi.
Nasıl olur, diye direttim,evine uğradığım abla yerlere yattı,gülmekten,o benim mantom dedi,sen 0nu askıdan alıp giymişsin..arkadaşlar da tasdik ettiler,biz de senin üzerinde iki manto gördük,ama söyleyemedik. Dediler.aferin size,nasıl arkadaşsınız.daha kötü bir durumda olabilirdim.neden biriniz bana sormadı neden iki mantolusun diye.kimsenin işine karışmayın derler ama,böyle bir durumda susmamak gerekir.aşkolsun arkadaşlar,
beni gülünç duruma düşürdünüz.Otobüs şoförünün neden gülümsediğini şimdi anladım. Çekilen sıkıntılar,haksızlıklar,insanın beyninde yer alıyor,maziyi unutmak mümkün değil.İşte insanın bedeni bir yerde iken,beyni başka şeylerle meşgul olabiliyor. ve ne yaptığının farkına varmıyor bile..bazen kendime kızıyorum.kızıyorum ama faydasız.olan olmuştur. geriye dönüş olmuyor..Bir arkadaşım da buyurun okuyun bakın ne diyor,bunama ile ilgisi yokmuş diye,hafüften alıyor.Olabilir,kafada binbir düşünce varken,pusula sapıyor.
Ben bayıldım bu öyküye
Ve öylesine gülümsettiniz beni içten
çook eskilere de giderek
Öncelikle şunu söyleyeyim
Bunun yaşla bunamayla falan bir ilgisi yok
Benzer bir olayı belki de daha korkuncunu yaşamıştım
üstelik 30 lu yaşlarıma adım bile atmamıştım daha
sizinle paylaşmak boynumun borcu oldu sanki:
Çocuklar küçük
ev işi, yemek, temizlik falan tam bir koşturmaca içinde geçiyor hayat
bir sabah aceleyle çeketimi giydim çantamı aldım ve hızla evden çıktım işe yetişmek için
hep yaptığım gibi apartmandan çıkıp bir kaç adım gittikten sonra üzerimi düzeltme telaşındayım
falso veren bir yerim var mı diye
bir de ne göreyim
mutfak önlüğünün üzerine çeketimi giymişim
ayağımda ev terlikleri ve elimde çay termosu çanta yerine
hemen telaş içinde tekrar eve yöneldim
ama gülmekten yürüyemiyorum
bir taraftan da kimse görmesin derdindeyim
hep hatırladığımda gülerim o hallerime
sadece bu da değil
öyle çok benzeri komik durumlar yaşadım ki
bu aceleciliğim ve telaşlı hallerim yüzümden
anlatsam dudağınız uçuklar
ve gülümsüyorum hala kendi kendime
Siz çok yaşayın emi
Çok ve iyi
ve sağlıkla. Işıl Aksoy
28.06.2009
Vehbiye Yersel.
..
Onur BİLGE
Nazan, Işıl’ı sakinleştirmeye çalışarak lavaboya götürdü. Ellerini, nasıl ve kaç kere yıkadığını bilmiyoruz. Kendini bir türlü rahat hissedemiyordu. Çantasında; küçük, yassı ve yuvarlak bir şişede limon kolonyası varmış. Çıkarıp, kâğıt mendillere döküp döküp sildi. Define ona, ömür boyunca unutamayacağı bir ders vermiş oldu. Olay, her salyangoz görüşünde, sağ cebinde bulacağı; soğuk ve kaygan ıslaklık, unutulmaz bir hatıra olarak anı defterine kaydoldu.
O, hâlâ ellerini silip, temizlemeye çalışadursun, diğerleri aralarında konuşmaya devam ediyorlardı. Birkaçı, bulmaca karelerini doldurma derdindeydi, birkaçı da sınavlara nasıl hazırlanmak gerektiğini tartışıyordu. Define, kendisine soru yöneltildikçe, herkes için gerekli olan nasihatler veriyor, aklınca pratik çözümler önererek, herkese yardımcı olmaya çalışıyordu.
Ayşe ise, evlenme hazırlığı ve telaşı içindeydi. Düğün günü yaklaştıkça kendisini evcümen bir hanım olarak hissetmeye başladığını söylüyordu. Bu ara eşya alıyorlar, eksiklerini tamamlıyorlardı. Bulmaca çözmekte olanlara:
..
Ebem kuşağı renginde bir ev
Tek pencereli..
Bomboş ve sessiz bu ev,
Hüzünle kaplı duvarları.
Yıldızlara uzanıyor çatısı.
Meleklerin evi bu ev.
Yeşile bakıyor tek pencere.
..
Evini değerinden fazla kiraya veren
Kötü ev sahibinin boynu altına kalsın
Olur olmaz her yerde kiracısını yeren
Kötü ev sahibinin boynu altına kalsın
***
Ekonomik krizde kiraya artış yapan
Üç kuruş para için saygınlığından sapan
..
Mal sahibi, mülk sahibi
Vicdan eyle ev sahibi
Hani bunun ilk sahibi?
Vicdan eyle ev sahibi
Yol yordamı bilmez misin?
Görmez, duymaz aciz misin?
..
Evin kapısına geldiğinde kapının tokmağına asılı kâğıdı gördü. Anahtar ev sahibindedir diye yazıyordu. Başından aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Dün gece gördüğü rüyanın gerçeğini şuan yaşıyordu. Aklından geriye dönmek geçti ama Sevda Elvan’ın şehre dün geldiğini ve onu heyecanla beklediğini söylemişti. Ev sahibinin evine doğru yürüyüp kapısını çaldı. Ev sahibi kapıyı açtığında; Elvan hanımın misafiri sizsiniz değil mi sorusuna sadece evet diyebildi. Buyurun anahtarınız diyerek başka kelime etmeden kapıyı kapattı. Ev sahibine Elvan Hanım nerede acaba diye soramamıştı bile…
Elinde anahtarı evin kapısına doğru yürüyüp, kapıyı açıp içeriye girdi. Evin içinde sağa sola bakındı boştu. Yatak odasına baktığında yerde duran seyahat çantalarını fark etti. Şimdi biraz daha rahatlamıştı. Elvan gelmişti. Salona doğru geçti. Salonun ortasında sehpanın üzerindeki küçük not kâğıdını gördü. Rüyasını yaşıyordu. İçinden lütfen rüya gerçek olmasın diye geçirip, kâğıdı alıp okudu. Not kâğıdında;
(Canımın delisi ben geldim. Kısa süreliğine dışarıya çıkmam gerekiyordu. Sen otur keyfine bak geleceğim. Özledim seni) yazıyordu.
Mutfak tezgâhına doğru yürüdü. Kendisine bir kahve hazırlayıp salonda daha önceden geldiklerinde oturduğu koltuğuna geçip oturdu. Camdan dışarıyı izliyor, elinde kahvesi ve birde sigarasını yakmıştı. Düşünüyordu. İçinde garip duygular birbirine geçmiş savaş veriyordu. Şuan Elvan kapıyı çalsa, kapıyı açtığında ne diyecekti. Saatler geçiyordu. Taner kahvesini bitirmiş peş peşe sigara içiyordu. Bir ara kalkıp buzdolabına bakıp içecek bir şeyler aradı ama sadece su vardı. Koltuğa tekrar geçip beklemeye koyuldu. Eve geleli uzunca zaman olmuştu ve Elvan hala ortalıkta yoktu. Eve geldiğinde karnı aç olabilir diye düşündü ama evde yemek yapacak malzemeler yoktu. Aklından Elvan geldiğinde telefonla dışarıdan bir şeyler sipariş ederiz diye geçirdi. Koltukta oturmaktan sıkılmış, salondaki kanepeye uzanmıştı. Boş gözlerle, hiçbir şey düşünmeden boş gözlerle tavana bakıyordu. Aradan ne kadar zaman geçtiğinden habersiz kanepede uyuyup kalmıştı.
..
Çok değil bir göz odaya takmışım kafayı hani usta bir ressamın fırçasında şekillenen manzaralar vardı ya işte öyle. Ben öylesine cennet misali güzel yerlerin gerçek de varolduğuna pek inanmıyorum çünkü hiç öyle güzellikler görmedim. Öyle lüks eşyalardan,teknolojinin nimetlerinden arınmış sade ve huzurlu çiçek kokulu,çam kokulu,kekik kokulu müstesna yerlerde yaşamadım. Ben beton, soğuk binaların yükseldiği meyve ağaçlarının salkım saçak olmadığı, derelerin akmadığı, başı dumanlı dağlarının olmadığı bir şehirde doğdum ve bana kimse nerede doğmak istediğimi ve nasıl bir yaşam istediğimi de sormadı.
Benim doğduğum ve yaşadığım şehirde hayat bir savaştır. Her gün birilerinin acımasız ve sebepsiz katledildiği, kana kana, dişe dişe bir hayattır yaşanan. Arka sokaklarında umutlar satılır bedenler kirletilir. Seçme şansım olmadan yüksek betonların arasında büyüdüm ve benim ağaçlarım olmadı hiç meyve toplamadım dallarından bereketli ağaçların.
Zannediyorum ki insan düşlerinin arayıp da bulamadığı ve ancak resmettiği güzelliklerde varolan yerlerdir bu yerler. Benim hiç kederli olduğumda gittiğim bir göl kenarımda olmadı, dalgın derin baktığım ve sayısız düşler kurduğum dağlarımda olmadı. Çıplak ayakla hiç yürümedim yeşillikler üzerinde. Göz yaşlarımı suyuna akıttığım ve kimseler görmeden alıp gittiği bir deremde olmadı.
Oysa çok değil istediğim sade ve küçücük bir ev. İçinde bal gözlümün olduğu sıradan ve sadece zaruri eşyaların olduğu küçücük bir ev.
Küçük tek katlı bir ev sadece, kapısı önünde çok büyük olmayan bir avluya açılan sade gösterişsiz bir ev. Avluyu saran ve dış dünya ile bütün irtibatı kesen duvarlarını kırmızı pembe yediveren güller sarsın istedim. Bütün günüm o avluda geçsin tahta bir sedir olsun renkli örtülerle süslensin yorulunca bir yastık alıp kıvrılmak köşesine ve seni dizlerimde uyutmak ne güzel olurdu.
Kapısının etrafını hanımelleri sarsın boydan boya. Misler gibi nazlı kokusu bütün bahçeyi sarsın ve kamelyanın önünde küçük bir süs havuzu olsun. Gün batımında fışkıran su sesleriyle beraber akşam çaylarımızı içelim. Meyveler bolluklarıyla dallarını yere eğseler elimizi uzattığımızda binbir çeşit yemiş yesek dallarından. Arka tarafında kuzular olsun her sabah yumurtlayan tavuklar ve ben kendimi cennette bilsem.
Ön bahçeye domatesler biberler mis kokulu naneler eksek ve ellerimizle toplasak aşımıza katsak. Doğanın bize sunduğu bereketli topraklara her akşam ezanıyla gün batımında şükretsek.
..
Komşu modern olsun diye
gecekondusunu mütahite verecekmiş
bahçedeki asmayıda ev yapacaklar
ev ev olacak ama
asma bir daha asma olamayacak...
..
Acılar biter mi bilemem
Tapusuz ev sonu görünmez
Yaralı bu kalple gülemem
Tapusuz ev sonu görünmez
=
=
Acılar oldu benim sırdaşım
..
ırmağın karşısında bir ev
yeşillikler arasından bakar
bahçesindeki ağaçlarıyla
sanki herkese hava atar
ırmağın karşısında bir ev
ilkbaharda ırmak taşar
..
Allah kimseyi etmesin kiracı,
Ev sahipleri kesilir naracı,
Aybaşı çabuk gelir acı acı,
Ev sahipleri olmuşlar paracı,
Bir sürü para öde öde bitmez.
Ödemekle üstündeki yük gitmez.
..