MÂZURSUN
Ben yandım…
Sen ellerinle rüzgârı çağırdın,
Ben ateşe düştüm,
Sen uzaktan seyrettin…
Sürgünle doğmuşum, kader bir zindan,
Her umut firarda, yıldızlar duman.
Söz geçmez feleğe, serin bir figan,
Gözlerim ufukta, hayal perişan.
Bahtım dar bir yoldu, taşlı ve çetin,
Bir kuş kayboldu, gökyüzünde bir iz,
Sözlerin kulağımda, rüzgarla savruldu.
Adın yankı oldu dağların ardında,
Bir zamanlar var olan ışık, şimdi kayboldu.
Bir nehir aktı, ama denizini bulamadı,
Yaş aldıkça durulur insan,
Rüzgârın yönüne bakmaz artık.
Gelene bir selam, gidene suskunluk,
Olana bitene bir kahkaha bırakır.
Eskisi gibi değil hiçbir şey,
Varlığın nuruyla aydınlanır her yön,
Bir gece iner de toprağa ansızın.
Mazlumun gözünde yanar bir köz,
Rahmet yankılanır dualar ardından.
Baharın eşiğinde filizlenir umut,
Saatin sesi kesildi, geceye karıştı zaman,
Kaldırımda bir gölge, yavaşça yürürken adımlarım.
Beni terk eden rüzgar, uğramaz oldu bu şehre,
Bir yalnızlık kaldı her köşe başında,
Yalnızca eski çalgılar çalar kulaklarımda.
Sen olunca mevzu, susar kelimeler,
Sığmaz cümlelere, taşar heceler.
Bir isyan yayılır, dalga dalga,
Yanardağ misali yanar geceler.
Gözlerin ufkumda yıldız misali,
İçimde yanar, sönmez ateş, fırtınalar vurur,
Geceye karışan hüzün suskun, derin durur.
Yüreğimde saklı sızı, yankı çalar feryadım,
Dikenler içinde yürürüm, içim yırtılır.
Zaman ağır akar, her an solgun eski izler,
Bir yol arar insan, sessiz ve derin,
Ruhunda yankılanır binbir serin.
Ne sahte kurallar, ne katı sınır,
Teemmül der ki: “Özgürdür her bir.”
Ne gelenek ne de boş bir töre,
Temmuz sıcağında içim üşür garipçe,
Gurbetin ayazı vurur gönlüm derince.
Güneşten bir parça düşse de yüreğime,
Hasretin ateşi kor olur, işler içime.
Yalnızlık kol gezer, yollar sessiz suskun,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!