Pencerenin dibinde sessizce bekliyorum,
Aynı sokaktan bir daha geçer mi bilmiyorum,
Aynı duanın etrafında dönüp duruyorum,
Bakışında ki huzur, bir daha bana uğrar mı, düşünüyorum.
Bilinmedik bir türkünün hüznü var içimde ,
Her nefeste düşündüğümün pençesindeyim,
Kilitlenmiş aklım, anahtarını arıyor.
Geçen zamanın telafisi varmış gibi,
Geçmişi, geleceğe çekecek gücüm varmış gibi.
Aklımın içindekiler kemiriyor beni,
Çok yorgunum Anna,
Ne zaman bitkin düşsem,
Ne zaman içimdeki ırmak taşsa,
Duygularım sel olur akar yüreğine.
Anna, sahiden hiç mi yorulmuyorsun ?
İliklerime kadar ömür sancısı içindeyim,
Dünyanın sunduğu güzelliklerin peşindeyim.
Nefsimin iki kolunun arasında mücadele etmekteyim.
Dolu dizgin giden kargaşa içindeyim.
Gündüzün ışıltısı mı bizi kandırır ?
Aşk ırmaklarının tepesinden geliyorum,
Harap olmuş ruhun aşk'a susamıştır bilirim,
Kırk pınardan su getirdim.
Gönlün belki bir nebze ferahlığa kavuşur.
Aşk rüzgarlarının estiği dağlardan geliyorum.
Sesinde bahar havası vardı
Uçuşan kelebekler, şarkı söyleyen bülbüller,
Bir ben dolanırdım bu keşfedilmeyen kırlarda,
Bir ben koşardım bu eşsiz bahçelerde.
Göz pınarlarından yağmur damlası düşse canımdan can gider,
Akşamın bastırdığı saatler,
Bir yerlere gidermişcesine yürüyorum,
Binlerce farklı yüz önümden geçiyor her saniye.
Her yüz de farklı bir hayat vücut buluyor.
Şehrin havasına binlerce yeni hikaye karışıyor,
Dünya zindandır.
Gökyüzüdür parmaklıklar.
Ötesinde Zümrüd-ü Anka,
Uçsuz bucaksız göklerde beni bekler.
Bambaşka bir dünya var biliyorum.
Araftayım,
Ne olduğu bilinmez bir karmaşa bu,
Amansız, soluksuz bir karmaşa,
Gittikçe kayboluyorum,
Gittikçe yitip gidiyorum,
Gittikçe hissizleşiyorum ,
Kalabalıkta kayboldum,
Yaşanan kaos sağırlaştırdı beni.
İç sesimi duyamaz oldum,
Hep sessizliği aradım.
Sessizliğin olduğu diyarlara doğru koştum,
Bazen vazgeçecek gibi oldum,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!