Pencerenin dibinde sessizce bekliyorum,
Aynı sokaktan bir daha geçer mi bilmiyorum,
Aynı duanın etrafında dönüp duruyorum,
Bakışında ki huzur, bir daha bana uğrar mı, düşünüyorum.
Bilinmedik bir türkünün hüznü var içimde ,
Her nefeste düşündüğümün pençesindeyim,
Kilitlenmiş aklım, anahtarını arıyor.
Geçen zamanın telafisi varmış gibi,
Geçmişi, geleceğe çekecek gücüm varmış gibi.
Aklımın içindekiler kemiriyor beni,
Çok yorgunum Anna,
Ne zaman bitkin düşsem,
Ne zaman içimdeki ırmak taşsa,
Duygularım sel olur akar yüreğine.
Anna, sahiden hiç mi yorulmuyorsun ?
Araftayım,
Ne olduğu bilinmez bir karmaşa bu,
Amansız, soluksuz bir karmaşa,
Gittikçe kayboluyorum,
Gittikçe yitip gidiyorum,
Gittikçe hissizleşiyorum ,
Kalabalıkta kayboldum,
Yaşanan kaos sağırlaştırdı beni.
İç sesimi duyamaz oldum,
Hep sessizliği aradım.
Sessizliğin olduğu diyarlara doğru koştum,
Bazen vazgeçecek gibi oldum,
Beklemek yorucu felan değil,
Seni beklemek usandırır mı hiç ?
Toprak, ona huzur veren yağmuru beklerken sıkılır mı ?
Ama bir gelsen kurulsan gönlümün derinliklerine,
Serpilsen ruhumun notalarına,
Gönlümden gönlüne şarkılar dökülür.
Bir gün kışımızdan azâde olacağız.
Beklenen bahar gelecek.
Güneş tüm samimiyetiyle yüzünü gösterecek,
Yapraklar açacak,
Kuş sesleri her yeri saracak,
Umutlarımız tekrar yeşerecek.
Bu yüzyıla ait değilim,
Ruhumun ait olduğu yere ulaşmaya çalışıyorum.
Aradığım huzur çok uzakta biliyorum.
Dünyanın gürültüsünden âzade
olmak istiyorum.
Kitaplara, şiirlere, şarkılara sığınıyorum.
İliklerime kadar ömür sancısı içindeyim,
Dünyanın sunduğu güzelliklerin peşindeyim.
Nefsimin iki kolunun arasında mücadele etmekteyim.
Dolu dizgin giden kargaşa içindeyim.
Gündüzün ışıltısı mı bizi kandırır ?
Anadolu'nun bağrında,
Cilo'nun eteklerinde,
Mezopotamya'nın arasında kavurucu güneşinin altında,
Küre Dağı'nın tepesinde,
Bir tek düşündüğüm sensin..




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!