ardından şöylece bir bakam dedim;
usulca saçını okşamayım mı?
güzelliğin elbet solacak dedim.
güzelken ellerin dokunmayım mı?
severse sevmeyi sevaptır dedim
Seni düşündüm.
Yıllar yılı susuz,
Yıllar yılı aç.
Seni düşündüm.
Saçlambaç oynadığımız sokaklarda,
Seni doldurdum
insan'ın şiir yazası geliyor,
şair olası,
tutupta,herşeyi ile çirkinliği,
kaldırıp atası,
sonsuzlıkta bulup umut ağacını
yine,
Sana,aşk getirdim.
Aşk,sana getirdim:
Elimde arta kalan hasretleri,
Heybemde her zaman taşıdığım
Ve niçin taşıdığımı bilmediğim özlemleri.
Denli-densiz aşk maceraları
Elimde sigara dumanı buhar,,
Gönlümde bir sancı duyanı yıkar,
Mazi;
Kül olmakta gecikmiş serseri yangın yeri,
İnsan;
Ruhu ebediyete varmış,geçici mezar yeri.
Nerden geldim şimdi nereye gidiyorum. Orası muamma fakat nerden gelip nereye gittiğimi de kestiremiyor değilim Dün sokaklarda kızlarla evclilik oynayan arkadaşlarıyla top ardından koşturan, hayvanlara karşı hobisi olup sokak köpeklerini kendine dost edinen adam! Nereden nereye
Bazı olayları hayal mayal hatırlıyorum bazılarını da net dün çoçuktum şimdi nerdeyse orta yaşına merdiven dayayan bir adam oldum mesleki yaşamımda devlette altıncı yılımı çalışıyorum henüz yuva kurmak gibi bir durumum söz konusu olmadı. Yıllardan beri şiirler yazdım kendimce uydurduğum kimselerin bilmediği şarkıları mırıldandım bazen sevilen türküleri dost meclislerinde dillendirdim.Bir dönem ülke meseleleri benim için birinci gündem maddesi oldu.Hükümetler kurduk hükümetler devirdik. Hep bu ülkenin güzel yarınları uğruna Şimdi ortalık cadı kazanı gibi kaynıyor bir yandan ırak,suriye diğer yandan mısır,Lübnan bu da bizim bumerank cehenneminde yer alan ülke olduğumuzu gösteriyor.Birileri şimdi terörü bitirdiklerini düşünüyor bu ülkede ve başarılarını kutluyorlar ya verilen tavizler kurulması gündemde olan sözde devlet akan otuzbeşbin masumun kanı ve dağlanan yürekler kimse bunları hesaba katmadan ülke menfaatlerini düşünmeden kendi iktidarları için bu ülkeyi sağa sola peşkef çekmekten sıkılmıyorlar.
İçimde büyüttüğüm o kadar dert o kadar sorun var ki tarifi imkansız bir durumdayım. Neden ve niçinlerle boğulduğum zamanlarda insan olmanın her türlü sıkıntısını yaşadığım filozoflara taş çıkaracak cinsten derin, derin olduğu kadar da karmaşık düşüncelere kapılıyor ve düşüncenin girdabından çıkamadığım anlara tanıklık ediyorum.
Hayat denen gizli hakikat ve bu hayat seyri içinde bizlere kılavuzluk yapan düşünce insan hayat karşısında ne kadar da savunmasız ve yalnız. Kalbimizin bizden bir kuş edasıyla uçup gideceği ya da gözlerimizin kör, kulaklarımızın sağır olduğu lahzayı düşünürsek belki de nefes alıp vermenin aslında bir işe yaramadığını düşünebilir bu konuda çeşitli yorumlar yapabiliriz.
Tam tersi bütün azalarımız tam anlamıyla çalışıyor fakat nefes alamasak o zaman da ne gözümüz görür ne kulağımız işitir beden ruhtan ayrılmış olur ki; yaşam diye bir şey kalmaz bizim için. İnsan yaradılışı itibariyle mükemmel olarak tasarlanmış hiçbir ekipmanı eksik bırakılmamıştır. Bu yüzden olacak ki insan diğer yaratılanlardan üstün kılınmıştır
Bana göre yaşamın rengi çoktan değişti. İki camlı çerçeve ardından puslu bir hayata bakıyorum. Gözlerimi o kadar kapadın ki yaşama dair her şeyi meğerse senin dizginlerine bırakmışım Sırf bu aşkta sana dahil olmamış senin kölen, fedain olmuşum ve beni terk etmen de beni ben yapacağı eski rahat ve huzurlu dünyama döneceğim için mutlu ve bahtiyar olmuşum
Değmeyen şeyler için üzülmenin aslında hiçbir önemi yokmuş. Bugün üzüldüğün şeyler için yarın hiç aldırış bile etmeyeceksin. Yüreğinde seni mahveden aşk sancıları seni bir gün terk edecek senin hayata yeniden sımsıkı sarılmanda sana yardımcı olacaktır Bu süreç içinde edindiğin tecrübeler senin ilerleyen yaşamında yiyebileceğin kazıkları en asgari düzeye çekecek kazık yeme ihtimalinden bir nebzede olsun kurtulacaksın. Hiç kaçışı olmasa bile en az zararla kurtulacak en azından fazla bir acı duymayacaksın.
Yüreği insan emeği gibi sömürülmüş sevgili,
Neden! mutsuzluk tacını taktın başına.
Bana göre nedensiz hıçkırıkların vardı.
Belki de her hıçkırığın kendince nedenleri.
Sana doğru her adım atışımda
Yayladan yaylaya koşarak geçti,
Çocukluğum.
Sevda denen muhabbetti çok geç tanıdım.
Nerden tanıdım bilmem ki,
Akşam uçurtmalarımızı toplardık,
Birgün düşlersen anlarsın elbet
Başını taşlara vurduğun olur
Yaşarken sonunu görürsün elbet
Delice sevdiğin yabancın olur
Ruhumda eriyen sevdanın adı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!