ON BEŞ TEMMUZ DİRİLİŞ DESTANI
Gecenin işaretine aldanmış, uluyor kirli çakallar
Fecri sadıkta ayrışır kir ile nur, temizlenir sokaklar
Minareler süngüdür, elbet yırtılır zahiri karanlıklar
Milletin bağrında şafak sökene kadar okunsun selalar
ON ÜÇ ÇEYREK ALTIN
Sarraflar çarşısında bugün, on üç tane çeyrek altın satıldı;
Kaç sarraf sattı bu altınları, kaç sarraf siftahsız kapatıldı…
Sarraflar anlar altından, sürterler de altını mihenk taşına;
OYUN
Çelik çomak oynarken
Ve yahut topaç çevirirken
Ya da ne bileyim…
Kırmızı plastik bir topun peşinde koşarken,
Kulağım hep annemde olurdu
PERDELİ RÜYA
Gecenin bir yarısı…
Sesin çınlıyor kulağımda
Ve gözlerin gözlerimde
Aralanıyor gecenin perdesi;
Sen bana bakıyorsun,
PUSUDA
Pusuda
Ya sızan olur gözlerine
Ya sızıldığını sanırsın
Yaşamak tütün tadındadır
Bir sarımlık tütünle
SEVGİLİYE
Gökyüzüne bakıp
Ağlıyorum geceleri
Sonra;
Üstümüzdekinin aynı gökyüzü olduğunu düşünmek gibi
Çocuksu avuntular icat ediyorum kendime
SON GECE
Gözlerimi gardiyan etsem de sabahı olmayan o son geceye
Firar edecek ruhum ve ben yanacağım yine son kayıp heceye
İzahı olmayan kederlerin mucidiydi bu adam diyecekler
SÖZ
Ateş olsam
Cürmüm kadar yer yakarım
Öfkeyi söze dökeyim mi?
16 Mart 1994 Trabzon
SUDAKİ AKİSLER
Bir akis kalmış suya düşen son taştan;
Bilezik dağıldıkça dağılıyor…
İçinde,
On sekiz yaşını özleyen bir çocuk,
Hıçkırıklara boğulmuş ağlıyor.
TANIŞMA
Seni düşünüyor olmasaydım halâ
Eteğinden çekip de şu Zonguldaklı kızın
Nereli olduğunu sorardım
Ve seni düşünüyor olsaydım halâ
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!