Kimin ormanı bu,sanırım bilirim
Evi köyde onun,görsem sevinirim
O benim burada durduğumu bilmeyecek
Karlar altındaki ormanını görmeyecek.
Küçük atım belli ki şaşkın
Sen Marco gemisinin kaptanı karaya çıktı
Deniz sessiz, gökyüzü alabildiğine açıktı.
Güvertede tayfalar iki dirhem bir çekirdek
Aşağı yukarı sabırla dolaşıyorlardı
Kıyıdaki kadınlar umutla bakıyorlardı.
Bir yol ayrılır gider bilmem sizin ülkeye
Biz çoktan burada kaldık,biz eski yabancı
Şu taş günlerdir sızlandı önümüz sıra
O taş eski yolda en eski yalancı.
Gel kuşan umutlarını çık sokağa
Bu yasa geçsin mi. Geçsin..
Evet, efendim..
Kilis vilayet olsun mu.Olsun..
Evet, efendim..
Anayasa, babayasa olsun mu.Olsun..
Evet,efendim…
Renkli kumaşlar ısmarladım hintten,yemenden
Seni donattım kral yaptım oğul,
Sana kızlar aradım en seçkininden
Sayrılandığın zaman tüm analar gibi döğündüm
Bunları hiç kimse görmedi oğul.
Hele onlar sana acıyan insanlar
Yaylada
Kasuga yaylasında
Yer yer karların arasından
Yeni filizlenen,gülümseyen
Sivri, çimen yaprakları
Dışarda lapa lapa yağan kar
Bir yanda masal şiir, bir yanda acı getirir
Karşıdaki o eski eve bak hatırla
İçinde ne acılar birikir.
Bir yandan soğuk, bir yandan keder
DESTAN-I ŞEHRÜL ŞUERA
(EDİRNE KENTİ ŞAİRLERİNE DESTAN)
Bu kent ki adı şehrül şüera
Yani şairler kenti, Edirne ili
o bir kadındı başkalarının anlamadığı
serüvenini eller yaşamıştı,sanki o değil
-kadınım,öksüz çocuklar gibiydik
bildik sokaklarda sensiz-
Güzel bir manzara olmuş yine Hocam! Günlük gibi.
Hanımefendiye selamlar. İncir olacak da yenmeyecek mi Hocam! :-) Avrupada tane ile satılıyor şu incirler. Tanesi söylemesi ayıp, bidolar. Gurbetçim durur meyve tezgahı önünde, bakar şu memleketinden gelen teker teker kağıda sarılı, içi bal dışı ...