Kadıköy'den Fatih'e mehterin ezgisi yad,
O muhteşem günlerin hayalini kurutmam.
Canımı, cananımı unuturum da fakat,
İnleyen Ulubat'lı Hasan'ımı unutmam.
"Öğrencilerime..."
Ayna gibidir onlar…
Ne verirsen, onu getirir kaşığına.
Ne dersen, ne dilersen, ne istersen...
Tutamaz oldum artık hıçkırığım ben seni,
Sinemdeki yarayı akan suya dök de git.
Bir sen değil, ben bile anlayamadım beni,
Fihristemden ruhumun düğmesine çök de git.
Bu ahval, bu şerait boğuyor bedenimi,
Sevdam hükümler giyiyor.
Hergün infaz ediyor bende ölüm.
Kışkırtan bakışlarıyla çıldırtıyor beni
Geceler boyunca zulüm.
Varsın konuşamasın dilim
Her kitap bir katibin varlığının delili,
Gözyaşı; maveranın en uzun bestesidir.
Kainat kitabının nakışlı satırları
Nakkaşın san'atının manzum ifadesidir.
Ah İstanbul! ...
Sen başkasın.
Sen Akşemsettin' den beri inmeyen,
İndirilemeyen bir sancağın direği,
Gözümün bebeğisin...
İlkbahar ayında gülüm, sümbülüm,
Gurbet akşamımın mumu Gülbahar.
Deli gönül denen dalda bülbülüm,
Sevda menzilimin yolu Gülbahar.
Karakış olunca ellerim dondu.
Şu akşam ayazında ay ışığı soludum,
Ruhsuzluk limanında suladılar kurudum.
İstanbul bile beni teselli edemedi,
Boğaz boğaz olalı böyle dalga görmedi.
Sonbahar ezgileri geliyor ötelerken...
'Pılını pırtını topla,
Yanına da fazla bir şey almayasın' dercesine
Kulağıma üflüyor' ılık ılık...
'Kaç istasyon devirdin?
Sinemdeki derde şifa olansın,
Gündüz izde, gece düşte kalansın,
Sen ki (C.C); zihayatı yola salansın,
Uğrunda ağlamak, gülmek ne güzel.
Yola saldın tükenmeyen azıkla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!