Bir dur düşün
birden üçe kadar say da
bir sus;
halbuki yeşile
çocuğa
_artık zamana tutsağım
göz göz dilimlendi alınyazım
köze saklanıp rüzgârla boğuşan bu alevle kaldım
acıyan bir ima takma yüzüne
_yıllar geçti be kam
epey eskidi artık özlemek
ölü ağırlığında yine çöktü üstümüze hayat
namertçe hizaya dizildi tüm melanet ufuk hattında
Gece bastırınca
birbirlerinden nefret ediyor gibiydiler
ağzı köpükler içindeki ay
çekip çevireceğiz seni dercesine
koşum takmış güneşe.
artık çıkıp gidiyor boşluğunda
üstüme yuvalanan ağrıma gidip
_ bildim
beyaz buharların çiğ olduğu tepelerin ardında çay bahçeleri
ne güzeldin
Şu çimende yetişen yabani menekşede bir şey var içime gömen beni
geceden telli pullu yağmur yağmış belli ki
gözlerinin karanlığında
uçarı bakışların dokunamayacağım kadar bana yakınken
sonbahar parmakların kadar kapalı
_giderken
yalnızlıktı yüklerim
hangi yüzüm bana bakıyor bilemedim
bu yol bambaşka bir hüznü yansıtıyor
O da beni andı bir ara
kulak çınlamasıyla uyandım
bir anının artıklarıyla denizde dönen bir gece fenerinin yalnızlığında
vurulmuş bir yürek
hüzünlü bir sahilde gelgitlerdeki kum gibi
_ Gider miydim hiç buralardan
isyan içinde
düşlerin atlarını koşup arabama köyümün yamaçlarına doğru eşkin
sen doğsan sabahlarımda.
İlk sabah güneşi kaplar şehri
eve dönen yalpaya
parktaki yatağa
işe gidenlerin duraklarıyla
sokak canlarına...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!